Aylardır oynanan büyük barış tiyatrosunun son perdesine yaklaşılırken terör örgütünden gelen bildiri neticesinde bazı kesimler bu tiyatronun şehvetine kapılarak sevinç nidaları attılar. Halaylar çektiler.
Adeta bir günde terörün bittiğine inanan ve her karmaşık konuyu (bilimsel bir tabanda veya somut bir argümanla açıklayamadıkları için) devlet aklı diyerek kestirip atan bir güruh, Cumhuriyetimizin temellerine alenen yapılan saldırılar, milli değerlerimize açıkça yapılan hakaretler ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik çirkin iddialara karşı kafalarını toprağa gömmüş durumdalar!
Peki sevinç nidalarına sebep olan sözde bildiri neler diyor?
1. Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı.
Kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu devlete karşı bir özgürlük hareketi olarak sahneye çıkıldı ve “kürt imha” siyasetine karşı Türk imha siyaseti izlendi demek istiyorlar.
2. (Sözde) Önder Apo Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın öncesini referans alarak, Ortak Vatan ve Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak benimsedi.
Yani sözde mücadelenin temelini oluşturan faktör Lozan’ı ortadan kaldırmak, 1924 Anayasası’nın getirdiği millet kavramını yeniden düzenlemek ve Türk kimliğine doğrudan karşı olmaktır. Cumhuriyetin ortaya koyduğu devrimlere karşı olmaktır. 1924 Anayasası ile ortaya konan “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir” maddesine duyulan öfkenin yansımasıdır.
3. Uluslararası güçleri halkımıza yönelik yürütülen yüzyıllık(sözde) soykırım politikalarındaki sorumluluklarını görerek demokratik çözüme engel olmamaya ve sürece yapıcı katkılarını sunmaya davet ediyoruz.
Terör örgütü açık bir şekilde uluslararası camiadan destek isteyerek Türkiye üzerinde baskı kurulmasını talep ediyor.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni soykırım yapmakla suçluyor.
4. PKK’ nın Olağanüstü 12. Kongresi, Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme noktasına getirdi, bu yönüyle PKK’nın tarihi misyonu tamamlandı.
Adeta bir zafer bildirisi şeklinde ifade edilen açıklamalardahilinde terör örgütü tarihi misyonunu tamamladığını yani amacına ulaştığını, bu amaçların sonuçlarının da siyasi zeminde ortaya çıkacağını söylüyor. Demokratik siyaset yoluyla hedeflerine ulaşabileceklerini deklare ediyorlar. Bu yapıya siyasi mücadele hakkı mı tanınacak? Affedilen terör örgütü üyeleri veya destekçileri DEM’in yeni yüzleri mi olacaktır?
Terörsüz Türkiye, Çözüm Süreci, Barış Süreci, Demokratik Açılım vb. söz mühendislikleriyle inşa edilen yeni dönemegirilirken hafızalarımızı tazelemekte yarar var, zira:
Kıbrıs davamızda mücadele ettiğimiz EOKA terör örgütü kaç yılında bitirildi? 1974
Bir yıl sonra hangi örgüt kuruldu? ASALA
ASALA kaç yılında bitirildi? 1983
PKK ilk silahlı saldırısını ne zaman gerçekleştirdi? 1984
PKK daha önce kaç kez ateşkes ilan etti? 1993, 1995, 1998, 1999, 2006, 2009, 2013
Bir önceki Çözüm Süreci sonrası ne oldu? Hendek Operasyonları kapsamında 793 vatan evladı şehit oldu, 4000’den fazla personel yaralandı, 2307 hendek ve barikat yıkıldı. Terör örgütü “barış süreci” kisvesiyle savaşa hazırlandı.
Bir diğer konu da PKK’nın PKK adıyla kendisini feshettiğini açıklaması.. Peki, PKK’nın sivil toplum ve diğer kurumlar aracılığıyla ne kadar büyüdüğünü, Avrupa’nın dört bir yanına yayıldığını, lobicilik faaliyetleri ve Türklük karşıtı çalışmalarıyla hangi kurumlarla var olduğundan haberdar mısınız?
Avrupa’da, Demokratik Kürt Toplum Merkezi, Kent Meclisleri, Kürdistan Kadınlar Birliği, Kürt Kamuoyu Çalışmaları Merkezi, Kürdistan Kızılayı, Kürdistan İslam Toplumu Federasyonu, Zilan Kadın Festivali (her sene Almanya’da düzenlenir, Zilan kod adlı teröristin 30 Haziran 1996’da Tunceli‘nin merkezinde düzenlenen bayrak töreni sırasında askerlerin arasına karışarak düzenlediği intihar saldırısında sekiz bandocu Türk askeri yaşamını yitirmiş, 29 asker de yaralanmıştır, asıl adı Zeynep Kınacı’dır), Kürdistan Öğrenciler Birliği, Kürdistan Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Avrupa Kürt İşverenler Derneği, Brüksel Kürt Enstitüsü, Danimarka Demokratik Kürt Meclisi, Paris Kürt Enstitüsü, Lozan Kürt Enstitüsü vb. birçok sivil toplum kuruluşları, çatı örgüt KCK, alt kollar Irak’ta HPG, Suriye’de YPG, İran’da PJAK..
Bundan sonraki süreçte:
Fransa’ya gittiğinde Fransız toplumu, İngiltere’ye gittiğinde İngiliz halkı diyen iki yüzlülerin “Türkiyeli” kavramını icap edip gündeme getirmesini mi dinleyeceğiz?
Anayasa’dan Türklük kimliğinin çıkarılıp yeni bir millet tanımı yapılmasına, Cumhuriyetin kurucu değerlerinin sorgulanmasına, bazılarının ortadan kaldırılmasına, ulus devletin tartışılmasına, Türkçe’nin tek ana dil yerine çeşitli dillerin de resmi olarak kabul edilmesine, bölgesel düzeyde bazı hakların tanınmasına, terörle açıkça ilişki kurmuş kişilerin affedilmesine, bebek katili bir terörist başının bazı haklar elde etmesine mi tanıklık edeceğiz?
Bizi ne beklemektedir? Barış süreci kapsamında vaat edilen haklar nelerdir? Türk halkının bu sürece dair şeffaf bir bilgi almaya, en azından mantıklı açıklamalar duymaya hakkı yok mudur? Bu süreçte hiçbir sorgulama veya hiçbir şüpheye kapılmadan barış süreci afyonuyla kendimizi uyutmak doğru mudur? Cumhuriyet’in kurucu değerlerine, Türkiye’nin tapusu olan Lozan’a, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, soykırım iddialarıyla Türkiye’nin uluslararası prestiji ve tarihine açıkça yapılan saldırılara karşı tek bir kelime konuşmadan susmak da neyin nesidir?
Terörsüz bir Türkiye hepimizin ortak isteğidir ancak bu sürecin nasıl yürütüleceğini, önünü ve arkasını düşünmeden çıkılan her yol bir bataklıkta ilerlemektir. Bu sürece eleştirel bir yaklaşımla bakmak her ne kadar tepki alsa da, bazı kişileri rahatsız etse de, tarihin doğru tarafında kalmak veCumhuriyetimize sahip çıkmaktır.
Kırmızı çizgiler önemlidir. Bu mesele partiler üstü bir meseledir, bu konu hiçbir partinin tekelinde değerlendirilemez, hiçbir ideolojinin kıskacına sokulamaz!
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ilebitirelim. Allah’a emanet olun.
“Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”