Tarih-Gerilimler-Ortaklık
Türkiye-İsrail arasındaki en ciddi gerilimlerden biri olan 1956 Süveyş Krizi’nde diplomatik temsilciliğin maslahatgüzar seviyesine indirilmesinde bile Türkiye; İsrail ile olan ilişkilerini koparmamıştır. İsrail’in coğrafyada uyguladığı bazı politikalara (1980’de İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesi, Haziran 1982’de Lübnan’ı işgal etmesi, Eylül 1982’deki Sabra ve Şatila kamplarındaki katliamlar) rağmen ilişkiler yine kesilmemiş; en alt seviyede olsa da devam ettirilmiştir. Özellikle İsrail’deki “Likud” partisinin İsrail siyasetinde güç kazanmasıyla işler değişmeye ilişkiler gerilemeye başlamıştır. Likud partisi sağ olarak değerlendirilebilir. İddiası merkez sağ olsa da tarihten bugüne aşırı sağ eylemlerle öne çıkmıştır. Bu eylemlerin mimarlarından birinin ismi duyulduğunda bahsedilen aşırı sağ eylemler daha iyi anlaşılacaktır. O isim Ariel Şaron’dur. Özellikle Filistin tarafına yönelik aşırı eylemlerle ün salan bu isim dönemin İsrail politikasının göstergesidir. Her aşırı eylemin ve politikanın devamında eşantiyon olarak gelen popülizm ve romantizm bu ülkede de kendisini göstermiştir. Likud’un güç kazandığı bir dönemde Türkiye’de de siyaseten değişiklikler ortaya çıkmaya başlamıştır. Var olan iktidarın değişeceği aşikâr bir hal almıştır fakat yeni gelecek parti henüz ortada yoktur. Bu parti 2001 yılında kurulacak ve adı Adalet ve Kalkınma Partisi olacaktır.
Olumlu Hava ve Olumlu Mesajlar
Dönemin Başbakanı olan Erdoğan 2005 yılında Ortadoğu’da barışı tesis etmek ve ilişkileri geliştirmek adına İsrail’e ziyarette bulunmuştur. Bu ziyarette olumlu bir hava esmiştir. Hatta verilen mesajlar o kadar olumluydu ki dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni Türkiye ile olan ilişkilerin mükemmel olduğunu dile getirmiştir. Aynı mesajlar Türkiye tarafından da verilmiştir. Özellikle bölge barışı için İsrail ile olan iş birliğinin önemine vurgu yapılmıştır. Erdoğan antisemitzmin bir insanlık suçu olduğunu dile getirmiştir. Türkiye için bölgesinin bir diğer önemli aktörü ve komşusu olan İran hakkında da İsrail’in hoşuna gidecek açıklamalarda bulunmuştur. Türkiye, İran’ın nükleer programının sadece İsrail için değil dünya barışı ve güvenliği açısından da bir tehdit haline geldiğini açıklamıştır. Yani iki ülke birbiri lehine hareket etmekteydi. Bu ortaklık 2008 yılında gerçekleşecek olan Gazze Savaşı’na kadar sürmüştür.
2008 ve Sonrası
2008 yılında İsrail’in Gazze’ye düzenlediği operasyonla başlayan gerginlik, Erdoğan’ın bunu bir devlet terörü olarak tanımlamasından sonra iyice gerilmiştir. Türk devlet televizyonu olan TRT’de yayımlanan İsrail karşıtı dizi ‘Ayrılık’ ile ilişkiler daha da gerildi. Hatta dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman, Türkiye’deki İsrail Büyükelçisi’ni çekmekle tehdit etmiştir.
Süreci 2009’da Davos’taki Ekonomik Forum’da Eroğan’ın ‘One Minute’ çıkışı takip etmiştir. One Minute’ın devamında Türkiye, İsrail’in Filistin’e karşı tavrını eleştirdiğinde ise İsrail kara kuvvetleri komutanı olan Avi Mizrahi; Türkiye’yi Ermenileri katletmekle ve Kıbrıs’ı işgalle suçlamıştır. Türk dışişleri bu suçlamaya karşılık İsrail’e açık bir nota vermiştir. TSK da bir açıklama yayınlamış ve çok sert bir dille eleştirmiştir. İki ülkenin tüm kurumları karşı karşıya gelmeye başlamış ve gerilim hızla tırmanmıştı. Gerilim Türk televizyonlarında yayınlanan bir dizinin İsrail tarafından protesto edilmesi ve dönemin Türkiye İsrail büyükelçisi olan Oğuz Çelikkol’un İsrail dışişleri bakan yardımcısı ile görüşmesinde daha da tırmandırmıştır. Bunun sebebi ise literatüre ‘Alçak Koltuk Krizi’ olarak geçen ve hiçbir diplomatik nezakete sığmayan bir görüşmeden kaynaklanmaktadır. Görüşmede Türk büyükelçisinin muhataplarından daha alçak bir koltukta ağırlanmasından ve masada yalnızca İsrail bayrağının bulunması Türk tarafından ciddi eleştiri almıştır.
Gerilime son noktayı koyacak olan olay Mavi Marmara/ Gazze yardım filosuna yapılan baskın sonucu gerçekleşmiş ve İsrail- Türkiye tarihinde ilk defa diplomatik ilişkilerin tamamen kesilmesi konuşulmuştur ve gerçekleşmiştir. İsrail tarafı bahsi geçen yardım filosunun belirlenen limana değil inatla Gazze’ye yönelmesi ve bu durumun İsrail açısından ciddi güvenlik sorunlarına yol açacağı gerekçesiyle müdahale ettiğini açıklamıştır fakat Türk tarafı gemide öldürülen Türkler için tazminat talep etmiştir. İsrail tarafı bunu reddetmiştir(daha sonra tazminat ödenmiştir). Ancak ilişkilerin düzeltilmesi için çalıştıklarını açıklamışlardır. Türk tarafı İsrail’e çeşitli yaptırımlar uygulamış ve askeri iş birliği antlaşmalarından çekilmiştir. 2013 yılında Başbakan Netenyahu’nun Erdoğan’ı arayarak olanlardan dolayı özür dilemesi de ilişkileri eski konumuna getirememiştir.
Doğu Akdeniz’de Yalnızlık ve Uzlaşı
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de izlediği dış politikalar neticesinde yalnız kalması, Türkiye’nin elini zayıflatmıştır. Özellikle Türkiye-İsrail ilişkilerinde köstek olunmasına sebep olan Filistin’in, Türkiye’nin olmadığı bir gaz forumuna katılması iç kamuoyunda ciddi sorgulamalara sebebiyet vermiştir. Türkiye, Doğu Akdeniz’de İsrail ile birlik olması halinde hem daha fazla alan kazanacak hem de uluslararası kamuoyundan ciddi bir güç alacaktı fakat dış politikadaki Filistin inadı Türkiye’yi bu kârdan mahrum bırakmıştır. Doğu Akdeniz’deki diğer ülkeler EastMED gaz projesini planladılar. ABD destekli bu proje oldukça maliyetliydi. ABD’nin projeden çekilmesi ile EastMED başlamadan bitmiş oldu. İsrail gazının Türkiye üzerinden geçirilmesi konuşulmaya başlandı. Türkiye’nin dış politikadaki romantizmi bırakması ile görüşmeler tekrar başladı.
Olması Gereken Oldu
Her ülke gibi Türkiye’nin de çıkarları vardır. Dış politikanın amacı bu çıkarları korumaktır fakat Türkiye son yıllarda kendi çıkarına olmamasına rağmen İsrail ile ilişkilerini bitirme noktasına getirmiştir. Türkiye bölgesinde yalnız kalmıştır. Üstelik bölgede savunduğu ülkeler dahi Türkiye’yi yalnız bırakmıştır. Sonunda Türkiye kendine gelmiş ve dış politikada romantizmi ve popülizmi bir kenara bırakarak kendi çıkarı yönünde hareket etmeye başlamıştır. Ezcümle İsmet İnönü’nün de söylediği gibi ”Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de burada yerini alır.” Asıl mesele Türkiye’nin her şartta kendi çıkarına hareket edebilmesidir. Dış politikalar duygularla değil, çıkarlarla şekillenir ve şekillenmelidir.
KAYNAKÇA
• Çelikkol, O., One Minute’ten Mavi Marmara’ya Türkiye-İsrail Çatışması, Doğan Kitap,2014
• Sarıaslan, F., Türkiye-İsrail İlişkilerinde Değişmeyen Dinamik, Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi, Cilt:74, No: 4, s.1065-1102
• Yaycı, C., Doğu Akdeniz’de Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye, Kırmızıkedi Yayınevi, 2020
• “6 ülke Doğu Akdeniz’de Türkiye’siz gaz forumu kurdu”, Dünya Gazetesi, Eylül 2020, https://www.dunya.com/gundem/6-ulke-dogu-akdenizde-turkiyesizgaz-forumu-kurdu-haberi-482616
• Erdoğan: Gücü çocuk ve kadınlara yeten terör devleti İsrail’in zalimlikleri karşısında öfkeliyiz, euronews, 14/05/2021,
https://tr.euronews.com/2021/05/14/erdogan-haziran-ay-yla-birliktetedbirleri-onemli-olcude-gevsetmeyi-planl-yoruz
• İsrail’e Sert Nota, Milliyet Gazetesi, 15.02.2009, https://www.milliyet.com.tr/gundem/israil-e-sert-nota-1059850
• VOA, ‘Türkiye-İsrail İlişkileri Mükemmel’, 29 Mayıs 2006, https://www.amerikaninsesi.com/a/a-17-2006-05-29-voa13-
88024242/849939.html
• NTV, Davos’taki kavga dünya basınında, 30.01.2009, https://www.ntv.com.tr/dunya/davostaki-kavga-dunya-basininda,6GlX587WEWcLbx_rYbQUw
• Dünya Gaetesi, Mavi Marmara Aşdod Limanı’na vardı, 31 Mayıs 2010, https://www.dunya.com/dunya/mavi-marmara-asdod limani039na-vardihaberi-115775
• Nasi, S., 2022 Yılına Doğru Türkiye-İsrail İlişkileri:Uzlaşma Vakti Geldi Mi?, Ankara Politikalar Merkezi, 8 Aralık 2021, https://apm.org.tr/2021/12/08/2022-yilina-dogru-turkiye-israil-iliskileriuzlasma-vakti-geldi-mi/