ORTANIN SOLU

Yazar: Fatih ÖZAY

2020 Türkiye’sinde sağ ve sol kavramları eski önemini yitirmesine rağmen yine de geçerliliğini sürdürüyor diyebiliriz. Geçmiş döneme kıyasla keskin çizgileri olmayan bu ayrım, 12 Eylül sonrası gelişen ortamda biraz daha pasif hale geldiğini söylemek pekâlâ söyleyebiliriz. Buna rağmen, şuanda sokaktaki vatandaşa hangi parti sağcıdır, hangi parti solcudur diye basitçe bir soru sorulsa verilecek cevaplar hemen hemen aynı olacaktır. Bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi’nden bahsedilirken kimse onu sol bir parti olarak sınıflandırmaz, aynı şekilde Cumhuriyet Halk Partisi’nin ismi geçtiğinde de sağ siyaset kolay kolay kimsenin aklına gelmez. Peki, Cumhuriyet Halk Partisi adına bu durum her zaman böyle miydi? Cumhuriyet tarihinin ilk partisi olan CHP kendisini ne zamandır solda konumlandırıyor? Ortanın solu kavramı Türk siyasetine nasıl ve ne zaman girmiştir? Gelin hep birlikte bu söylemin hikayesini inceleyelim.


 Cumhuriyet Halk Partisi, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulduğu zaman sağ ve sol kavramları henüz iç siyasette egemen kavramlar değildi. Partinin de sembolü olan altı ok ise bildiğiniz üzere, Atatürkçülük’ün altı ilkesini temsil etmekle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi’nin de temel ilkelerini oluşturur. İlk olarak halkçılık, laiklik, milliyetçilik ve cumhuriyetçilik olmak üzere dört ilke üzerinden kurulan Halk Fırkası’na 1924’te Cumhuriyet sözcüğü eklenmiş, daha sonrasında 1931 yılında partinin üçüncü kurultayında devletçilik ve inkılapçılık ilkelerinin de eklenmesiyle bugünkü halini almıştır. CHP de özellikle halkçılık ve inkılapçılık (devrimcilik) ilkeleri üzerinden sol kanat ile bağdaştırılabilir diyebiliriz. Bu iki ilkenin yanı sıra, partinin altı temel ilkesinin içinde yer alan milliyetçilik ise bugünkü bildiğimiz solun içinde pek kabul görmüyor desek burada da yanılmış olmayız. Yani demem o ki  CHP’nin ilkelerini ne  şuanki siyasi atmosferde ve öncesinde ne tam sağ ne de tam sol olarak nitelendirmek doğru değil. Bir yüzeyin üstünde duran ilkeler, dönemin şartlarına göre sağa veya sola göre şekil almıştır. Önümüzdeki dönemlerde de bu şekilde yürümeye devam edeceğini düşünüyorum.

 Altı okun durumu böyle iken Cumhuriyet Halk Partisi, tarihinin hangi döneminde kendisini solda konumlandırdı? Bunu cevaplamak için 60lı yıllara gitmemiz gerek. 60 ihtilali sonrası Demokrat Parti’nin kapatılması, Menderes’in idamı vs. derken sonrasında gelen demokrasiye tekrar geçiş dönemi ,1965 Genel Seçimleri öncesi,  bu kavram karşımıza çıktı. CHP 1965 seçimlerine, partinin geleceği parlak iki adamı olan Turan Feyzioğlu ve Bülent Ecevit’in kaleme aldıkları, sosyalist vurgular taşımadan sosyal adalete ve sosyal güvenliğe ağırlık veren yeni bir bildirgeyle girdi. Bu tanımı (ortanın solu) ilk kez 28 Temmuz’daki konuşmasında Genel Başkan İsmet İnönü kullandı.(1)İsmet İnönü’nün yaptığı bu ortanın solu tanımlaması partiyi daha çağdaş hâle getirmek adına yapılan bir girişimdi. Halk nezdinde devam eden tek parti döneminden kalan Cumhuriyet Halk Partisi’ne yönelik bakış, partiyi bir çıkış kapısı aramaya itti. Bu arayış doğrultusunda karşılarına çıkan ortanın solu fikri, dönemin sol temsilcisi olan Türkiye İşçi Partisi’nin fikirlerinin ciddi bir taban bulması, yoksul kesimin 61 Anayasası sonrası gelen özgürlükler eşliğinde ekonomik ve sosyal haklarını talep etmeleri, Demokrat Parti dönemi ABD ilişkileri sonrası halkın ABD’ye karşı güveninin azalması gibi sebepler Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni siyasi programını şekillendirdi.(2) Yerinde ve doğru şekilde yapılan bu tespitler yine de 1965 seçimlerinde CHP’ye zaferi getirmedi. En büyük rakipleri olan Adalet Partisi o seçimleri kazandı. Adalet Partisi, seçim süreci boyunca yaptığı propagandalarda ‘’Ortanın solu, Moskova yolu’’ sloganıyla CHP’ye yönelik tabanda etkili bir yıldırma kampanyasını yürüttü. Anti-komünist propagandalardan CHP de o dönem nasibini almış oldu. Yaklaşık iki kat oy farkıyla kaybedilen 1965 Genel Seçimi sonrasında ‘’ortanın solu’’ çizgisine karşı olan 47 milletvekili ve senatör partiden ayrılarak Güven Partisi’ni kurdular./

1965’te alınan yenilgiye rağmen Ecevit yine de ‘’ortanın solu’’ fikrinden vazgeçmedi. 12 Mart 1971 muhtırasına kadar aynı fikirde oldukları İnönü ile yolları muhtıra sonrası ayrıldı. TSK’nin verdiği muhtıraya karşı çıkılmasını istemediğini açıkça bildiren İnönü karşısında Ecevit’i buldu. Ecevit’e göre bu muhtıranın amacı parti içindeki ‘’ortanın solu’’ anlayışını tehdit etmekti ve desteklenmemeliydi. İnönü ile tartışması sonrası partinin genel sekreterliğinden istifa eden Ecevit, ortanın solu hareketini parti içinde güçlendirme gayretine girdi ve 1972’de gerçekleştirilen Cumhuriyet Halk Partisi’nin 5. Olağanüstü Kurultay’ında İsmet İnönü’nün karşısına rakip olarak çıktı. Kurultay’a ‘’Ya Bülent, ya ben’’ sözüyle damga vuran İnönü, aldığı 507 oya karşılık Ecevit’in aldığı 709 oy ile parti içi mücadelenin kaybeden tarafı oldu.

Ecevit’in önderliğinde yola devam eden Cumhuriyet Halk Partisi ‘’ortanın solu’’ anlayışı ile girdiği 1973 seçimlerinde %33,3 oy alarak bir önceki seçime göre oyunu yüzde %5.9 arttırmıştır. Ecevit ve ortanın solu anlayışı Türkiye’de birçok önemli olaya imza atmıştır. Bunlara örnek olarak 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nı ve yine 1974 yılında, daha öncesinde ABD baskısıyla yasaklanan, haşhaş ekiminin yeniden başlatılmasını  verebiliriz. 12 Eylül askeri darbesi sonrası Ecevit’in siyasette yasaklanması sebebiyle ortanın solu ideali bir daha gündem olmadı. 83-85 arası dönemde kurulma çalışmalarını desteklediği, 1987 sonrası yapılan referandum sonucunda siyasi yasağı kalkan Ecevit’in liderlik koltuğuna oturduğu Demokratik Sol Parti’nin de ortanın ne kadar solunda olduğunun yorumunu ise sizlere bırakıyorum.

Gördüğünüz üzere, ortanın solu söylemi CHP içinde ve Türk siyasi tarihinde inişli çıkışlı bir serüven geçirmiştir. Ortanın solu hareketi komünizm tehlikesi söylevcileri dışında birçok farklı çevrede yankı uyandırmış olup aynı zamanda Türkiye’de ”sosyal demokrasi”nin bir ifadesi olarak zihinlerde yer edinmiştir.(3) Türk siyasetinin Karaoğlan’ı Bülent Ecevit’in en önemli hedeflerinden birisi olan CHP’yi ”ortanın solu”nda tutma gayreti aynı zamanda kendisini meydanlarda ”Halkçı Ecevit!” sloganlarıyla karşılayan bir seçmen kitlesini de peşinde getirmiş ve onu başbakanlık koltuğuna kadar ulaştırmıştır. 

 Türkiye’nin siyasi tarihinde ortanın solu hareketi özet olarak bu şekilde ortaya çıktı ve gelişim gösterdi. Peki, günümüzde CHP’nin izlediği politikalara baktığımız zaman ‘’ortanın solu’’ hareketinin devam ettiğini görebiliyor muyuz? CHP söylenildiği gibi merkez solun gerçek temsilcisi midir? Yoksa bütün bunlar bir yana, CHP gün geçtikçe sağa doğru mu kayıyor? Bunlar ise şimdilik başka bir yazının soruları olarak kalacak. 

İlginizi çekebilecekler

Bir yorum bırak

* Bu formu kullaranak, internet sitemize sağlamış olduğunuz datanın (örn. mail adresi) tarafımızca saklanmasını kabul etmiş oluyorsunuz.

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar