HÜRRİYETİN FİKRİ TEMELİ: JÖN TÜRKLER

Yazar: Nihal BAYRAK

Yayılımcı kimliğiyle genişleyen ve pek çok bölge üzerinde hâkimiyet kuran her imparatorluk bir gün mutlaka çöker. Farklı imparatorlukların başından geçen senaryolar değişim gösterse de makûs talih hep aynı finali yapar. 19. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu kendisini bekleyen sona artık çok yakındı.  Bu döneme yalnızca askeri ve diplomatik ilişkilerde aldığı ağır mağlubiyetler değil; kendi içindeki egemen ideolojilerin çatışması da damga vurdu. Öyle ki ideolojiler örgütlere; örgütler silahlı militan birliklere dönüştü.  Gerek ideolojik temelleri gerek örgütlü yapısıyla tarihe adını Türk ittihatının hırçın fedaileri olarak yazdıran Jön Türkler, iç çatışmanın başat gücü haline geldi.


Islahatlar

Devletteki kötü gidişatın farkında olan Osmanlı yöneticileri geri kalmış devlet kurumlarında ve anlayışında ıslahat politikasına yöneldi.  Osmanlı Devleti, Batı tarzı düşünce ve yönetim şekline geçişini Avrupa’dan esinlendiği programlı bir yenilik hareketiyle başlattı. Tanzimat ve Tanzimat dönemi sonrası yaşanan gelişmelere bakıldığında Osmanlı modernleşmesinin başarısız olduğunu söyleyebiliriz. Aydınlanmacı modernizmi tepeden inme reformlarla uygulamak zorlu bir girişimdir. Max Weber’ in meşru egemenlik türlerinin tasnifinde kullandığı rasyonel, karizmatik ve geleneksel otorite türlerini temel aldığımızda Osmanlı tebaasının geleneksel otoriteye sahip bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz.  Gücün tek bir karar alıcı elinde toplanması, aydın kesimin gelişimi önünde bir engel teşkil ettiği gibi Batı tarzı düşünce ve yönetim şekliyle bütünlemedi.

1839 yılında Osmanlı Devleti Avrupa kamuoyunun desteğini sağlamak ve gerekli yenilikleri yaparak devleti gerilemekten kurtarmak için Hâriciye Nâzırı Mustafa Reşit Paşa’nın çalışmalarıyla öncülük ettiği Tanzimat hareketi başlatıldı. Tanzimat döneminde yapılan yenilikler başarıya ulaşmasa da bir dönüşümün temelini teşkil etmesi açısından önemli bir yere sahiptir. Zaman geçtikçe Tanzimat döneminde çıkarılan fermanlarla kabul edilen doğal hak ve yükümlülükler yavaş yavaş unutuldu ve Sultan Abdülaziz’in keyfi uygulamaları tepki çekmeye başladı. Bu dönemde sayısı artan Batı tarzı eğitim kurumları ve gelişen gazetecilik sayesinde, Batı’nın fikirlerini yakından tanıyan asker-sivil bir aydın grup oluşmaya başlamıştı. Devlet erkânında da kendine destekçi edinen grupta Şinasi, Namık Kemal, Ziya Gökalp gibi bilindik isimler vardı.

Jön Türkler’ in Çıkışı

Jön Türkler ismi I. ve II. Meşrutiyet dönemlerindeki bütün ihtilalciler için ilk defa Mustafa Fazıl Paşa tarafından kullanıldı. Yeni Osmanlıların düşünsel yapısı insan hakları, eşitlik, hürriyet, adalet, vatan sevgisi, meşrutiyet, meclis sistemi, anayasal sistem gibi konular etrafında şekillendi ve I. Meşrutiyet’in ilanına giden süreçte etkin rol oynadı.

II. Abdülhamit gerekçe olarak Osmanlı-Rus savaşını göstererek Meclis-ı Mebusan’ı kapatma kararı aldığında, kısa süren meşrutiyet dönemi tekrar mutlakiyete döndü. Bu noktada Jön Türk hareketi, ideoloji seviyesinden örgüt ve eylem seviyesine çıktı. Daha önce kişisel ve dağınık çalışmalar yürüten Jön Türkler, Meclis-i Mebusan’ın kapatılması üzerine örgütlü ve sistemli bir şekilde ilerledi.  II. Meşrutiyet’e kadar önü alınmaz bir güç kazandı.

Meşrutiyet Çatışması

1865 yılında kurulan “Genç Osmanlılar Cemiyeti” nin çalışmalarıyla devlet içindeki pek çok aydın Meşrutiyeti kabul etmiş ve I. Meşrutiyetin ilanına kadar mücadele etmişti. Jön Türkler de bu doğrultuda örgütlendi bu örgütlerin en güçlü ve etkin olanı İttihat ve Terakki cemiyeti oldu. Cemiyet iç ve dış bağlantılarıyla kısa sürede güçlendi. Avrupa’ya kaçmak zorunda kalan Jön Türklerle başarılı temaslar sağlandı. Paris, Cenevre, Bükreş ve Rumeli gibi pek çok merkezde şubeler açıldı.

Jön Türk Devrimi’nden sonra anayasanın restorasyonunun ilanını dinlemek için toplanan kalabalık, Osmanlı İmparatorluğu,
24 Temmuz 1908.
Tarihi Koleksiyon / Shutterstock.com

Jön Türkler’ in hepsi mutlakiyet rejimi yıkmak konusunda hemfikirdi ancak içlerinde yeni kurulacak sistemin nasıl olacağı hakkında fikir birliği yoktu. Bu ayrılık 4 Şubat 1902’de Paris’te bir araya gelen Jön Türklerin Prens Sabahattin’in çevresinde bulunan ve İttihat ve Terakki olarak ayrılmasıyla resmiyet kazandı.  Ancak görüş farklılıkların rağmen mutlakiyetin yıkılması için işbirliği yapılmasında prensip anlaşmasına varıldı.

Dönemin önde gelen isimlerinden Binbaşı Enver Bey’in İttihat ve Terakki cemiyetine katılması hareketi daha da güçlendirdi. Nitekim olayların önüne geçemeyeceğini anlayan II. Abdülhamit yürürlükten kaldırdığı anayasayı geri getirerek Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan’ın toplanmasını kabul etti. 31 Mart Olayı’na giden süreç bu şekilde başladı.

Jön Türk hareketi hala literatürde üzerinde uzlaşma sağlanamayan bir mesele. Hareketin devrimci bir kalkışma olup olmadığı konusu tartışmalara neden oldu. Jön Türk hareketinin oluşum ve gelişim açısından müesses nizamı değiştirme hedefiyle hareket etmesi, devrimci bir kalkışmanın tezahürüdür. Nitekim memlekette ihtilal yapmak amacı ile toplanmış bulunuyorlardı fakat devrimci bir sonuca ulaşmadığını da söyleyebiliriz.

Devrimci Sonuç

Siyasi devrim için devrimci sonuç, eski düzeni ortadan kaldıran ve geçmişin sürekliliğini kesen ama bununla birlikte yeni bir süreklilik yaratan değişimdir. Yalnızca müesses nizamın yıkımı değil yeniden inşası da devrime içseldir. Rejime isyan eden kitleler ve devrim yapan kitleler arasında yaratım farkı vardır.

Jön Türk hareketi anayasanın yeniden kabulü ile değişim yaratmış olsa ve hatta siyasal iktidar değişmiş olsa bile egemenlik hala padişahın ve hanedanın elinde kalmıştır. Devrimci kalkışma daha ileri bir alternatif ortaya koyarak kendisini dayatır ancak yaşanan gelişmelere baktığımızda siyasi iktidarın meşrutiyet kaynağının Fransız Devrimi ya da İngiliz Devrimi’ nde olduğu gibi yeniden tanımlanmadığını görebiliriz.

Jön Türkler devleti nasıl kurtarabiliriz sorusuna cevap arıyorlardı. Devletteki sorunun kaynağı rejim değil yönetici olarak tespit edilmişti. Bu noktada, Jön Türk hareketin anayasa değişikliği vasıtasıyla devrimci sonuç almaya yönelik hamlede bulunduğunu söyleyebiliriz.

Jön Türkler’in başlattığı hareket devrimci sonuç itibariyle ne ifade ederse etsin 19. yüzyılda Osmanlı Devleti için önemli bir dönüşümün simgesi haline geldi. İdeolojik temelleri, örgütlü yapısıyla birlikte dönemin ruhunu bugünlere kadar taşıdılar.  

İlginizi çekebilecekler

Bir yorum bırak

* Bu formu kullaranak, internet sitemize sağlamış olduğunuz datanın (örn. mail adresi) tarafımızca saklanmasını kabul etmiş oluyorsunuz.

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar