1951: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın galip ve yenik milletleri arasındaki barışı tesis etmek amacıyla 9 Mayıs 1950’de ilan edilen Schuman Bildirgesi temel olarak Fransa-Almanya merkezli bir Avrupa topluluğu oluşturma ülküsü taşıyordu. Barışın uzun vadede korunması ekonomik birlikteliğin karşılıklı iş birliği anlayışıyla siyasal bir zeminde var olmasına dayanıyordu. Bu bağlamda 18 Nisan 1951 tarihinde Belçika, Federal Alman Cumhuriyeti, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda altı kurucu üye olarak Paris Anlaşması’nı imzaladı. Bu anlaşma ile birlikte kurucu ülkeler arasında kömür ve çelik sektöründe ortak bir pazar devreye girmiş oldu.
1957: Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nun Kurulması
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun kurulmasından sonra ortak pazarın sektörel bir pazar olarak kalmasının önüne geçilmesi amacıyla çeşitli kararlar alınmış, her türlü mal ve hizmeti kapsayan çok geniş bir ortak pazarın kurulmasına yönelik adımlar atılmaya başlanmıştı. 25 Mart 1957 tarihli Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom) kuruldu. Altı kurucu üyenin en büyük gayesi özellikle ticaret ve tarım alanlarında ortak politikalar uygulayarak tek bir pazar dahilinde gümrük vergilerini kaldırmaktı. Nitekim 1 Temmuz 1968 yılında alınan kararla altı ülke arasında gümrük vergileri kaldırıldı ve Avrupa Ekonomik Topluluğu birçok Avrupa ülkesinin üye olmak istediği stratejik önem arz eden bir birliktelik haline geldi.
1973: Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun İlk Genişlemesi
Avrupa Ekonomik Topluluğu’na ilk genişleme başvuruları İngiltere, İrlanda ve Danimarka tarafından 1961 yılında yapıldı. İngiltere topluluğun bir parçası olma yolunda ciddi adımlar atıyor ve bu isteğini resmi olarak dile getiriyordu. İngiltere’nin üyeliğine altı kurucu üyenin beşi olumlu yaklaşırken Fransa üyeliğe izin vermiyordu. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, İngiltere’nin ABD’ye askeri, siyasal ve ekonomik anlamda bağlı olduğunu ve ekonomik olarak İngiltere’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na girebilecek kapasitede olmadığını ileri sürerek İngiltere’nin üyeliğini reddediyordu. Charles De Gaulle’ün 1969 yılında istifa etmesinden sonra İngiltere için yeni bir yol açılmış ve 1 Ocak 1973 yılında altı kurucu üyenin tamamının onayı ile Danimarka, İngiltere ve İrlanda Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye olmuştur. Bu genişlemenin ardından yeni çevresel ve sosyal politikalar benimsenerek üye devletlerin diyaloğu artmaya başladı. Bu bağlamda 1975 yılında Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu kuruldu.
1979: Avrupa Parlamentosu İçin İlk Doğrudan Seçimlerin Yapılması
Avrupa Parlamentosu mevcut Avrupa Birliği içerisinde çok önemli bir organdır. Avrupa Birliği’nin yasama organı olarak görev yapan AP, Avrupa vatandaşlarının fikirlerinin, önerilerinin ve taleplerinin parlamentoya taşınmasını sağlayan kurumdur. Avrupa Parlamentosu her bir milletvekilinin doğrudan seçilerek görev yaptığı bir organ olup, Konsey ile birlikte AB faaliyetlerini denetleyen ve AB mevzuatını yürürlüğe koyan kurum olma özelliğini de taşır. Milletvekilleri her beş yılda bir yapılan seçimlerle belirlenirken AP her ay yapılan toplantılarda (genel oturum) çalışmalarını sürdürür. Bu oturumlar Strasbourg’da yapılır fakat ek olarak yapılan genel oturumlar Brüksel’de gerçekleşir.
İlk doğrudan seçimler 1979 yılının Haziran ayında yapılarak Avrupa Parlamentosu resmi olarak görevine başlamıştır. Bu adımla birlikte Avrupa Ekonomik Topluluğu aynı zamanda halkla bütünleşmiş ve vatandaşlarının sesinin bütün ülkeler üzerinde etkisi olduğunu telakki etmiştir.
1981- 1986: Akdeniz Genişlemesi Gerçekleşti
Yunanistan 1975 yılında AET’ye tam üyelik başvurusunda bulunmuş fakat gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan üye olmaya yeterli görülmediği gerekçesiyle birliğe kabul edilmemiştir. Altı yıl süren katılım müzakereleri sonucunda AET’nin Yunanistan’ın ekonomik kalkınmasının birlik içinde daha etkili bir şekilde sağlanacağına dair inancı neticesinde Yunanistan 1 Ocak 1981 tarihinde AET’ye üye olmuştur. Bunu takip eden yıllarda demokratikleşme adımlarını ciddi seviyelere taşıyan ve askeri rejimlerden kurtulan Portekiz ve İspanya da 1986 yılında birliğe üye olmuştur. AET bu sayede güney Avrupa’ya genişleyerek daha farklı politikaların oluşturulmasına yönelik adımlar atmaya başlamıştır.
1992: Roma Antlaşması’nın Revizyonu ve Avrupa Tek Pazarı’nın Kurulması
1986 yılında imzalanan ve 1987 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi üye ülkeler arasında yapılan önemli bir mutabakattır. Anlaşma, ortak bir dış ve iç politika oluşturmayı, tek bir Avrupa para biriminin ve tek bir pazarın kullanılmasını amaçlayan bir anlaşmadır. Bu bağlamda 1992 yılında malların, kişilerin, hizmetlerin, serbetçe dolaşıldığı bir Tek Pazar kurulmuştur, AP’nin rolü arttırılmıştır ve Bakanlar Konseyi’nin derinleştirilmesi için çalışmalara başlanmıştır. Avrupa Tek Senedi temel olarak Roma Antlaşmasında önemli değişikler yaparak Avrupa Birliği’nin oluşmasına yol açan bir anlaşmadır.
1993: Maastricht Antlaşması ile Avrupa Birliği Resmi Olarak Kuruldu
1990’lı yıllara gelindiğinde uluslararası ilişkiler bir paradigma değişikliği ile karşılaşıyordu. 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması ve arkasından gerçekleşen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin son bulması ile dünya siyaseti hızla değişiyor, bölgesel iş birlikleri bölgeler arası iş birliğine dönüşüyordu. Avrupa, daha büyük ve daha etkili bir birliktelik oluşturma adına yeni stratejiler belirliyor, doğu Avrupa ülkelerini birliğe katmak istiyordu. İç ve dış politikada yeni stratejilerin geliştirilmesi ve daha geniş bir birliğin kurulması amacıyla 1 Kasım 1993 yılında Maastricht Antlaşması tüm üye devletler tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi. Birliğin yeni adı Avrupa Birliği oldu.
2002: Avrupa Birliği’nin Para Birimi Euro Yürürlüğe Girdi
Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in 1995 tarihinde Avrupa Birliği’ne üye olmasıyla birlikte üye sayısı 15’e çıkan Avrupa Birliği, genişleyen coğrafi alanı ile birlikte ekonomik açıdan daha efektif bir mekanizma yaratarak tek bir pazar içinde ticaretin tüm ülkelerde eşit bir şekilde gerçekleştirilmesini hedefliyordu. Farklı para birimlerinin oluşturduğu ticari ilişkiler, teknolojik gelişmelerin ulusal ekonomilere uyguladığı baskı ve dolara bağlılık AB’nin daha bağımsız ve etkili bir ekonomik alan oluşturmasını sağladı. 2000 yılının Mart ayında ‘Lizbon Stratejisi’ AB liderleri tarafından kabul edildi ve AB’nin dünya pazarında daha rekabetçi olması amaçlandı. İş verenlerin, tüketicilerin ve AB ülkelerinde seyahat etmek isteyen vatandaşların belirli bir refah düzeyinde ve tek ortak pazarda buluşabilmesi amacıyla tasarlanan Euro, 12 AB üyesinin kabul etmesi sonucunda 1 Ocak 2002’de eski para birimlerinin yerini alarak tedavüle girdi.
2004-2007: 12 Ülke Avrupa Birliği Üyesi Oldu
1 Mayıs 2004 tarihinde Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Malta ve GKRY AB’ye resmen katılmıştır. Bu genişleme ile AB tarihinin en kapsamlı genişlemesi tamamlanmıştır. Bulgaristan ve Romanya’nın üyeliği ise 1 Ocak 2007 tarihinde gerçekleşmiştir. 2007 yılında AB’nin üye sayısı 27 olmuştur. Avrupa Birliği’nin bu genişlemeleri gerçekleştirmesinin temel sebebi Avrupa kıtasının istikrara kavuşmasına yönelik gerçekçi adımları atmak ve yeni demokrasileri Avrupa bütünleşmesi içerisinde daha konsolide hale getirmekti.
2009: Büyük Değişim: Lizbon Antlaşması
13 Aralık 2007 yılında imzalanan Lizbon Antlaşması, Avrupa derinleşmesinin en önemli araçlarından biri olmuş ve Avrupa Birliği’ne yeni bir yapı kazandırmıştır. Lizbon Antlaşması ile Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri genişletilmiş, AB zirvesi ilk kez AB’nin bir kurumu sayılarak bir başkana sahip olmuş, AB vatandaş girişimi ile AB vatandaşlarına öneri hazırlayarak birliğe sunma hakkı tanınmış, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı AB hukuk sisteminin bir parçası haline dönüştürülmüş ve daha önceki kurucu antlaşmaların değiştirilerek, alınan kararlar neticesinde dinamik bir Avrupa Birliği yaratmak amaçlanmıştır. Lizbon Antlaşması’nın en önemli getirilerinden biri de AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği makamını yaratması olmuştur. Lizbon Antlaşması 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
2013-2016: Bir Yeni Üye Bir Yeni Ayrılık Süreci
9 Aralık 2011 tarihinde AB ile Katılım Anlaşması imzalayan Hırvatistan 2013 yılında resmi olarak AB üyesi olmuştur. Hırvatistan’ın AB üyesi olması ile birliğin üye sayısı 28’e çıkmıştır. Ancak 1973’te üye olduğundan bu yana belirli siyasi grupların hedefi olan AB’den ayrılma ideali İngiltere’de çok ciddi seviyelere ulaşmış ve 2016 yılında yapılan referandumda İngiltere ve Galler AB’den ayrılma kararı alırken, İskoçya ve Kuzey İrlanda ise kalma yönünde karar belirtmiştir. 2016 yılında ivme kazanan ‘Brexit’ (British Exit) süreci neticesinde İngiltere özellikle ekonomik olarak AB’nin yükünü çektiğini fakat karşılığında beklediği ilerlemeyi göremediğini, ciddi bir sorun olan mülteci akınını kabul edemeyeceğini ve sınır güvenliğini korumayı hedeflediğini belirterek 1 Şubat 2020 yılında AB’den resmen ayrılmıştır.
KAYNAKÇA
- AB Nedir, Pascal Fontaine, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu
- T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, Bir Bakışta AB, https://www.ab.gov.tr/index.php
- Jean Monnet Resmi İnternet Sayfası, https://www.jeanmonnet.org.tr/tr-tr/
- Bir Ayrılık Hikayesi: Brexit, Anadolu Ajansı, https://www.youtube.com/watch?v=9cbDZ9H4Tk0