Uluslararası Ceza Mahkemesinin kuruluş senedi olan Roma Statüsü; 1998 yılında kabul edilmiştir. Bu anlaşma neticesinde uluslararası insanlık suçlarını içeren davaların görüleceği bir mahkeme kurulmasına karar verilmiştir. Bu mahkemenin yargılama yetkisine sahip olduğu suçlardan biri de soykırımdır. Bu suç ilk kez Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurulu’nda kabul edilen ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ ile uluslararası alanda açıkça tanımlanan suçlardan biri haline gelmiştir. Sözleşmenin 2. maddesinde hangi olaylara soykırım denileceği açıkça ilan edilmiştir. Bu olaylar ve durumlar şu şekildedir:
Ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir öbeğin tümünü ya da bir bölümünü yok etme niyetiyle;
-Öbek üyelerinin öldürülmesi;
-Öbek üyelerine fiziki ya da ruhsal açıdan zarar verilmesi;
-Öbeğin, fiziki varlığını tümüyle ya da kısmen sona erdirecek yaşam koşullarıyla yüz yüze bırakılması;
-Öbek içi çoğalmanın engellenmesi;
-Öbek bünyesindeki çocukların başka bir öbeğe aktarılması
Yukarıdaki eylemlerden herhangi birinin varlığı soykırım suçunu oluşturur. (Soykırım Suçunun önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme, m.2) Uluslararası Ceza Mahkemesi bu suçun; ulusal, etnik, ırksal veya dinsel olmak üzere dört grubun aleyhine işlenebileceğini ifade etmiştir. Bu suçun mağdurları ise kendilerinden ziyade içinde bulundukları gruptur. Uluslararası Ceza Mahkemeleri de soykırım mağdurlarının bireyler değil, bireylerin içinde bulunduğu ve soykırıma uğrayan toplum olduğunu belirtmiştir. Soykırım suçunu maddi ve manevi unsurlar olmak üzere iki ana unsurlar grubu meydana getirir.
Soykırım Suçunu Oluşturan Birinci Maddi Unsur: Kasten Öldürmek
Bu unsur bir grubun üye veya üyelerinin kasten, yok etme niyetiyle öldürülmesi ile oluşur. Bir veya daha fazla kişinin ölümü farksızdır. Öldürmedeki amaç esas alınmaktadır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluş belgesi olan Roma Statüsünün Suçun Unsurları Bölümünün 6. maddesinde kasten öldürmenin soykırım kapsamı içinde değerlendirilmesi için gerekli şartları şu şekilde sıralamıştır:
– Failin bir veya birden fazla kişiyi öldürmesi;
– Mağdurların, belli bir ulusal, etnik, ırki ya da dini gruba bağlı olması;
– Failin, söz konusu grubu tamamen veya kısmen yok etme kastıyla hareket etmiş olması;
– Fiilin, söz konusu özel kasıt kapsamında gerçekleştirilmesi gereklidir.
İkinci Maddi Unsur: Kişilerin Bedensel veya Ruhsal Bütünlüklerine Ağır Zarar Verilmesi
Bu maddi unsurda ise soykırım suçuna hedef olan grubun üye veya üyelerine özel olarak zihinsel veya bedensel zarar verilmesinin soykırım suçunu oluşturacağı yazılır. UCM (Uluslararası Ceza Mahkemesi), bedensel zararı vücut bütünlüğüne, iç veya dış organlara zarar veren her türlü hareket olarak tanımlanmıştır. Mahkeme kastedilen zararın iyileşemez ve kalıcı bir hasardan ziyade normal hayat şartlarının idame ettirilmesine engel olacak her türlü uzun süreli zararın bu kapsama girdiği kararını vermiştir. Bedensel ve zihinsel ağır zarar verilmesi kavramına; işkence, insanlık dışı ve küçük düşürücü muameleler, her türlü cinsel şiddet, dayak ile uygulanan sorgular, ölüm tehditleri ve sınır dışı etmenin de bedensel ve zihinsel zarar kapsamına girdiği belirtilmiştir.
Üçüncü Maddi Unsur: Grubun Tamamen veya Kısmen Yok Edilmesi Sonucunu Doğuracak Koşullarda Yaşamaya Zorlanması
Soykırım suçunun bu maddi unsurunda ise; soykırıma konu olan grubun hayat şartlarının kasten ve sistematik bir biçimde zorlaştırılmasını ve bu zorlaştırılmanın bir yok etme kastı içerisinde yapılıyor olması da soykırım suçu olarak kabul edilmektedir. Hijyen koşullarının kasten yok edilmesi, barınma ihtiyacının kasıtlı olarak yok edilmesi, aşırı derecede çalıştırılmak suretiyle kişinin fiziksel zarar görmesi, giyinme hakkının kasten yok edilmesi gibi koşullar da kişilere zarar verdiği için bir grubun yok edilmesi sonucunu doğuran yaşam koşulları olarak kabul edilmektedir. Yalnızca bir kişinin bu şartlar altında yaşanmaya zorlanması soykırım suçu teşkil etmez. Bu yaşam şartları altında yaşanmaya zorlanılması, zarar verme kastı ile belli bir grubun tamamına yapılması gerekmektedir. Ayrıca bir devletin belli bir kesime çeşitli gıda, barınma, temel ihtiyaçlar yardımı yaparken; devlet içerisinde yaşamasına rağmen bu yardımlardan kasten yoksun bırakılan grubun da soykırımın bu üçüncü maddi unsuruna muhatap olduğu kabul edilmiştir.
Dördüncü Maddi Unsur: Grup İçinde Doğumlara Engel Olmaya Yönelik Tedbirlerin Alınması
Bu unsur belirli bir grubun kasıtlı olarak çoğalmasını engellemeyi esas almaktadır. Bu unsurda belirli grubun nüfusunun kasıtlı ve sistematik olarak düşürülmesi hedeflenmektedir. Bunun için zorunlu doğum kontrolleri, kısırlaştırmalar bu unsuru oluşturan kavramlardır. Bu kavramlar haricinde bir grubun üremesine engel olacak her türlü fiziksel veya zihinsel zarar da bu kapsama girmektedir. Bu kapsam dahilinde planlanan her türlü fiil hayata geçirilmese dahi soykırım suçunu oluşturur. Normal şartlar altında tecavüz bir soykırım suçu niteliği taşımaz. Fakat bu tecavüz sonucundan etkilenen kişi ve tecavüz sonrasında çocuk doğurmayı reddetmesi durumunda soykırım unsuruna maruz kalmış demektir. Tecavüz eğer bu amaçlar doğrultusunda yapılmış ve kasıt bir grubun üyelerini doğumdan ve üremekten soğutmak ise bu da soykırım suçunu oluşturur.
Beşinci Maddi Unsur: Grup İçindeki Çocukları Başka Bir Gruba Zorla Nakletmek
Bu soykırım unsurunda ise hedef; belli bir grubun geleceği niteliğinde bulunan çocuklarının kasten içinde bulunduğu gruptan koparılması hedeflenmektedir. UMC’ye göre çocuktan kasıt on sekiz yaş altı tüm kişilerdir. Ayrıca ‘Zorla’ ibaresi de bu unsuru sınırlandırmaktadır. Zorla kavramına fiziksel zorlama, psikolojik baskı, sistematik eziyetler dahildir. Bir grubun bir yerden başka bir yere nakledilmesi ise soykırım niteliği taşımaz. Bu unsurun soykırım niteliği taşıması için yok etme hedefinin bulunması ve sistematik olarak bu grubu yok etme çabası bulunmalıdır.
Maddi unsurlardan anlaşılacağı üzere soykırımların maddi unsurları daha çok fiili eylemleri kapsamaktadır fakat soykırımı oluşturan diğer unsur ise manevi unsurlardır.
Birinci Manevi Unsur: Kasıt
Soykırımı meydana getirecek ilk manevi unsur kasıttır. Failin özel bir çaba içerisinde ve sistematik olarak belirli bir grubun kimliğini ve bağımsızlığı yok etme çabası içerisinde olması gerekmektedir. Bir gruba zalimane tutumların var olması soykırım olduğu anlamına gelmez. Bu tutumun kasıtlı olarak o grubun varlığını, kimliğini özel olarak yok etme kastı içermesi gerekmektedir. Belli bir grubun kültürünü yok etmek veya buna yönelik eylemlerde bulunmak ise soykırım suçu olarak kabul edilmemektedir. Soykırım özel kastının mutlaka var olması gerekmektedir.
İkinci Manevi Unsur: Plan ve Sistematik Politika
Soykırım sözleşmesinde, soykırımın varlığı açısından belirli bir politika ve plan aranmıştır. Soykırımın belirli bir plan ve politika çerçevesinde yapılması şartı konmuştur. Ancak UCM bir suçun soykırımı teşkil etmesi için plan veya politika varlığının zorunlu olmadığı kararına varmıştır. Zira soykırım teorik bir temele de dayanabilir. Fakat failin kasıt ve özel çabasını kanıtlamak için kullanılabileceği ve bunun güçlü bir kanıt meydana getireceği dile getirilmiştir.
Üçüncü Manevi Unsur: Tamamen veya Kısmen Yok Etme
Bu unsur soykırıma hedef olan grubun önemli veya belirli bir kısmının sistematik ve kasıtlı olarak yok edilmesi şartını koymuştur. Belli bir gruptan belli sayıda insanı veya belirli sınırlar içerisinde bulunan yine belirli grup insanın yok edilmesi kastı aranmıştır. Belli bir grubun varlığını ölümüyle tehlikeye atacak bir önderin öldürülmesi de soykırım kapsamında değerlendirilmektedir. Açık bir biçimde ‘Yok Etme’ çabası içerisinde bulunulması şartı aranmaktadır.
Dördüncü Manevi Unsur: Yok Etme Kastının İspatı
Soykırım suçunun ispatı konusunda en zorlanılan durum kastın ispatıdır. Niyet veya hedefin ispatı somut delillere dayanmadığı sürece oldukça zordur. Fakat belirli davalarda alınan kararlar da gösteriyor ki; soykırımı oluşturacak durumların varlığı soykırım suçunun kastının ispatı olarak kullanılabilmektedir. Yalnızca belirli bir gruba yönelik eylemler gibi soykırıma giden yollar; soykırım için kanıt ve kastın ispatı için kanıt niteliği taşımaktadır.
Sonuç olarak bakıldığında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisinin bulunduğu soykırım suçu belirli unsurlarla meydana gelmektedir. Hukuksal açıdan da kanıt niteliği aranmaktadır. Özel kasıt olmadan bir devleti veya kurumu veya kişiyi soykırım ile suçlamak hukuksal açıdan dayanaksız ve boş bir iddiadır. Yok etme, bazı özgürlüklerden mahrum bırakma gibi durumlarda da yine özel kasıt aranmalıdır. Bu suçun varlığının oluşması için yok etme kastı var olmalıdır. Aksi takdirde hukuksal açıdan soykırım demek mümkün değildir.
Kaynakça
- Türk Ceza Hukuku Mevzuatı, Cilt.1, Türk Ceza Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, 24. Baskı, Seçkin Kitap, Ankara
- Pazarcı, H., Uluslararası Hukuk, 17.Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara
- Alpyavuz, T., Soykırım Suçu, Journal of Naval Science and Engineering
- 2009, Vol. 5, No.1, pp. 49-61
- Değirmenci, O., Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı:70, 2007
- Kurşun, G., 101 Soruda Uluslararası Ceza Mahkemesi, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Ankara, 2011
- Kocaoğlu, S., Suçların Suçu: Soykırım, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı:90, 2010
- Hamzayeva, F., İnsanlığa Karşı Suçlar Bağlamında Soykırım Örneği, Doğu Akdeniz Üniversitesi, KKTC, 2013