ACILARIN KADINI: BERGEN

Yazar: Kübra ERBAYRAKÇI

Tarihler 15 Ağustos 1989 yılını gösterdiğinde gazetelerden acı haber okundu. Milliyet gazetesi; “Acıların Kadını öldürüldü” yazarken Hürriyet gazetesi manşete “Bergen’i Kocası Öldürdü” yazısını taşıdı. 14 Ağustos’da kaybetmiş olduğumuz, Arabeskin kraliçesi lakabıyla tanınan Bergen’in hikayesi 4 Mart 2022 tarihinde beyaz perdeye yansıdığından bu yazımda filmin eleştirisine odaklanmak istedim.

Bergen Kimdir?

Çoğumuz onu acılarıyla tanıyoruz. Acıların yanı sıra sesiyle de Türkiye’nin gönlünü fethetti. Elimde Fotoğrafın, Sen Affetsen Ben Affetmem, Aşk Kitabı, Seni Kalbimden Kovdum, İnsan Dertli Olunca, Benim İçin Üzülme, Yıllar Affetmez şarkılarıyla arabeskin kraliçesi olarak akıllarda kaldı. Sesinin yanı sıra bir de yaşadığı acılar medyada konuşulur oldu. Eşi tarafından görmüş olduğu şiddet hayranlarını üzerken o acılara direnerek ayakta durmayı başaran sayısız kadınlardan birisiydi. Konser esnasında bıçaklanması, bir gözünü kezzap atılması sonucunda kaybetmesi, fiziksel şiddet görmesi karşısında yılmamış güçlü kadının sembolü olmuştur. Bu olaylar onu daha da güçlendirmiştir. Onun adı Belgindir. Ancak sahne ismiyle Belgin, Bergen olmuştur. Halk onu Bergen ismiyle tanımış ve öyle kabul etmiştir. Bergen’in hikayesi dilden dile dolaşırken günümüzde bu hikayenin sinemaya uyarlanması gerektiği düşünülmüş ve 4 Mart 2022 tarihinde beyaz perdede gösterime sunulmuştur. Bergen karakterine hayat veren Farah Zeynep Abdullah, bugün Bergen isminin unutulmasına müsaade etmemiş, güçlü rolüyle şiddet konusunu tekrar ele almıştır. Bugünkü Bergen filminin özetiyle Bergen’in hayatına bir yolculuk yapalım.

Bergen Filminin Özeti 

Belgin Sarılmışer 1959 yılında Mersin’de dünyaya gelir. Çocukluğunda annesinin babasını terk etmesi nedeniyle annesi ile birlikte Ankara’ya gider. Belgin, yedi kardeşini geride bırakıp annesi Sabahat Çakır’la yeni bir hayata başlar. Müziğe olan tutkusu babasının ona hediye ettiği “mandolin” enstrüman aleti ile başlar. Küçük yaşta mandolin çalar. Sabahat Hanım, terzilik yaparak geçimini sağlamaya çalışır ve kızını okutmak için elinden geleni yapar. Belgin, birincilikle konservatuvar fakültesini kazanır. Derslerden geri kalmamak için bir gün “çello” almaya karar verir ve müzik enstrümanlarının satıldığı yere gittiğinde gözüne bir çello müzik aletini kestirir. Çellonun arka kısmında “Bergen” ismi yazılıdır ve bu isim onu büyüler. Parası olmadığı için müzik aletini satın alamaz ve annesinin karşı çıkmasına rağmen yaşını büyültüp postahanede çalışmaya başlar. Üniversiteden bir arkadaşının doğum günü nedeniyle gittiği kulüpte şarkı söyler ve mekanın müdürü tarafından büyük beğeni alır. Kulüp’te şarkı söyleyen Belgin’e aşık olan Abdullah aşkını itiraf eder ve Belgin ile Abdullah sevgili olurlar. Sabahat Hanım’ın itirazları sonucunda Abdullah, hiçbir şey söylemeden Belgin’den istemeyerek ayrılmak zorunda kalır. Belgin bunalım içerisine girer ve annesine çok kızar. Bu duygular içerisindeyken Sey-Man Kulübü’nün müdürü Necati Bey kapısını çalar ve kulüpte şarkı söylemesi için teklifte bulunur. Belgin, Sabahat Hanım’ın itirazlarına rağmen kulüpte çalışmaya başlar ve okuldan da ayrılmak zorunda kalır. Çünkü, okul yönetimi Belgin’in herhangi bir kulüpte çalışmasına müsaade etmez. Sey-Man Kulüp’te çalışmaya devam ederken Adana’dan gelen pavyon sahibi Cevdet Bey’in teklifi sonucunda bir anda çalışmak için Adana’ya gitmeye karar verir. Sabahat Hanım ilk başta bu teklife karşı çıksa da, kızının iyiliği için kızının peşinden gitmeyi yeğler. Adana sahnesinde Bergen ismiyle sahneye çıkmaya başlar. Pavyonda arkadaş da edinir kendine. Nadire ile ilk başta iyi anlaşamasa da, sonradan arkadaş olurlar. Nadire, pavyonda çalışan dansözdür. 

Bir gün bir şey fark eder. Sahneye her çıktığında en ön masada onu dinlemeye gelen adam, sürekli ona bakmaktadır. Nadire’ye adamın kim olduğunu sorar. Adana’nın bilindik isimlerinden birisi olduğunu öğrenir. Odasına gelen çiçeklerle büyülenir. Pavyonda çalıştığı parayla taksitli bir şekilde kırmızı araba sahibi olur. Mutlu iken Mersin’den gelen kötü haberle yıkılır ve hemen Mersin’e gider. Babasının hasta olduğunu öğrenir. Babası yüzüne bile bakmaz. Ağabeyleri tersler. Adana’ya geri döner ve o üzüntüyle sahnede bayılır. Onu dinlemeye gelen adam, Bergen’i hastaneye götürür, ona daha yakın olmaya çalışır. Ertesi gün pavyonun önünden arabası çalınır ve adam çalınan arabayı bulur. Bergen buna çok memnun olur. Zamanla adama aşık olduğunu hisseder. Adam’ın evlilik teklifine evet der ve aniden evlenme kararı alır. Annesinin itirazlarına rağmen bilmediği sahte bir nikah masasına oturup evlenir, sahnelerden de uzaklaşır. İlk fiziksel şiddet ile tanışır.  Eşi sandığı adamdan sürekli olarak fiziksel, psikolojik, sözlü şiddete maruz kalır. Evden kaçıp Nadire’nin yanına gider ve Nadire’den gerçeği öğrenir. Adam, evlidir ve iki çocuğu vardır. Adam peşini bırakmaz ve Bergen’i eve döndürmeye kararlıdır. Bergen bunları yaşarken babasının ölüm haberi ile sarsılır ve Mersin’e gider. Cenaze esnasında karşısına adam çıkar ve onu geri döndürmek için türlü vaatlerde bulunur. Bergen dönmeye kararlı olmasa da, gerçek evlilik için tekrardan adamla evlenir. Sabahat Hanım yıkılır ve kızını uyarmasına rağmen onu yolundan döndüremez. Bergen bir kez daha kararının ne kadar yanlış olduğunu anlar ve boşanmaya karar verse de, adamdan kurtulamaz. Evden kaçıp annesiyle birlikte İzmir’de, gazinoda sahne almaya başlar ve iş çıkışında gittiği otelin önünde yüzüne kezzap atılır. Adamı şikayet eder ve hapishaneye girmesini sağlasa da, hastanede derin yanıklar haricinde bir gözünü kaybeder ve diğer gözünün görebilmesi için sayısız ameliyatlara girer. Hastanede kaldığında kimseyle görüşmek istemez. Çocukluk aşkı Abdullah, hastanede ziyaret etmek istese de, Bergen’i göremeden hastaneden ayrılmak zorunda kalır. Bunalımları atlatmak için şarkılarına sığınır ve yaptığı albüm büyük ses getirdiğinde meşhur olma yoluna girer. Altın plak ödülüne layık görülür. Konserler vermeye başlar. Konser esnasında sahnede bıçaklanır ve Bergen şarkı söylemeye devam eder. Hapishaneden çıkan adam Bergen’in peşini bırakmaz. Adana’dan Mersin’e giderken yolda arabalarını takip edip, önce Sabahat Hanım’a üç el ateş eder,  Bergen’e de altı el kurşun sıkar ve Bergen hayatını kaybeder. Annesi ise kaldırıldığı hastanede yaşam mücadelesini sürdürür. Sabahat Hanım, kızının öldüğünü hastane çıkışında öğrenir ve derin üzüntüyle sarsılırken kızının rahat uyuması için mezarını kilitli kafes içine yaptırır.      

Bergen Filminin Eleştirisi

Bergen filminin Farah Zeynep Abdullah, Erdal Beşikçioğlu, Tilbe Saran, Nergis Öztürk gibi güçlü kadrosu vardı. Filmi izlemeden önce bir heyecan içerisinde akıllarda; “acaba hikayeyi nasıl anlatacaklar” sorusu yer alıyordu. Beklenenin fazlası sahneye taşınmış, Farah Zeynep Abdullah’dan gerçekmişçesine bir Bergen yaratılmıştı. Gerçek hikayeler ile kurgu aynı anda verilince seyircinin gözlerinin dolması da kaçınılmazdı. En çok ağlanan sahnelerden birisi son kısımdı. Bergen’in vurulması ve annesinin Bergen’in mezarını kafes içerisine koydurması.. Kaç kilit vardı mezarının kafesinde belirsizdi. Odaklanılan tek nokta annenin mezar başında evladının toprağına sarılışı ve çalan son şarkının da Bergen’in gerçek sesinden; “Sen affetsen ben affetmem” şarkısı idi. Şiddet sahneleri her ne kadar flulaştırılmaya çalışılsa da, sözlü şiddet izleyici tarafından hemen fark ediliyor ve söylenen kelimenin ardından şiddetin geleceği hissediliyordu. Bergen güçlü ses sanatçısı olsa da, çocukluğunda yaşadığı baba ve anne tarafından psikolojik şiddet, yarınlarda psikolojik şiddet görmesine neden olmuştur. Psikolojik şiddetin yanı sıra fiziksel şiddet ile bir gözünü kaybetmiş ve konser esnasında bıçaklanmıştır. Halkın deyimiyle acıların kadınıdır o. Filmde Farah Zeynep Abdullah’ın gerçek sesinden şarkıların sunulması filmi izleyenleri etkilemiştir. Çünkü rolde Bergen’dir. Beklenilen Bergen’in kendi sesinden şarkıların söylenmesiydi ve öyle de oldu. Kadın seyirciler filmden çıktıktan sonra Bergen’in neden tekrar eşine geri döndüğünü sorgulamış ve ben olsaydım böyle yapardım nidaları atılmaya başlamıştır. Film, etkileyici bir filmdi ve etkinin en temel kaynağı, gerçek hikayenin olduğu gibi sunulmasıydı. Film, etkileyici bir filmdi çünkü oyuncular layıkıyla rollerinin hakkını vermişti. Film, etkileyici bir filmdi çünkü hikaye oldukça acıklıydı.

Bergen’in hikayesi filmin ardından 8 Mart’ta 8 kadının söylediği Bergen şarkılarıyla bütünleşti ve unutulmadı. Kadına şiddet bir kez daha kınandı..

İlginizi çekebilecekler

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar