SÜPER KAHRAMANLARIN ALTIN ÇAĞI

Yazar: Ece Dilan BAKIR

Başlangıcı 1930lara dayanan süper kahramanların yaratıcıları bu kahramanları tasarlarken, tahminim o ki, bugün sahip oldukları noktayı hayal bile etmemişlerdi. Yıllar geçtikçe çizgi romanlarla popülaritesine güç katan bu karakterlerin beyaz perde ile buluşmak içinse bir süre beklemesi gerekmişti. Nitekim bu bekleyiş, karşılığını misliyle aldı. 2000lerle beraber sinema dünyasını tümden değiştirecek olan o filmlerin temelleri atılmıştı. 2010larla birlikteyse artık önü alınamaz bir noktada ana akım filmlere hükmediyorlardı. Bu başarıları, önceden “Fantastik” kategorisinde değerlendirilen bu filmler için ayrı bir kavram oluşturulmasını gerekli kıldı: Süper kahraman filmleri.
Peki nasıl olmuştu da seyircide bir takıntı halini alan bu kahramanlar bu noktaya gelmişti? Ulaştıkları başarının sebebi, bu filmlerin birer sinemasal başyapıt olması mıydı yoksa film dünyasında var olan bir eksikliği mi görmüşlerdi? Gelin bugün beraber bu kahramanların dünyasında bir gezintiye çıkalım.

İLK KAHRAMANLAR

Film dünyasının en tanınmış kahramanı Superman fikri ortaya çıktığında yıl henüz 1933’tü. Superman karakteri ilk olarak dünyayı istila etmeye gelmiş kötü bir uzaylı olarak tasarlanmıştı. Ancak yaratıcıları bu konsepti bir türlü satamadı. Halkın karşısına çıktığı 1938 yılına kadar da tasarımı sürekli olarak değişti ve bugün bildiğimiz halini aldı. Başlangıçta sadece kuvvet ve hız özellikleri olmasına karşın yıllar içerisinde sürekli farklı güçler eklendi. Fiziksel gücünün yanı sıra erdemli davranışlarıyla da örnek bir kahraman olarak yaratılan Superman, Nietzsche‘nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında tanımladığı “Üstüninsan” kavramına paralel geliştirildi. Kıyafetindeki renkler Amerikan bayrağına gönderme olduğundan diğer kahramanların aksine Superman yaratıldığı günden bugüne aynı kıyafetle dünyayı kurtarmaktadır. İlk filmi 1978 yılında çekildi ve Christopher Reeve tarafından canlandırıldı.

 Bir diğer önemli kahraman olan Batman yaratıldığı 1939 yılından bu yana dünyada en çok tanınan kahramanlardan birisidir. Superman’ın aksine Batman veya gerçek ismiyle Bruce Wayne dünyalıdır. Öldürülen ailesinin intikamını almak ve suçluların kabusu olmak için küçük yaştan itibaren çeşitli eğitimler alır. Günümüzde hala farklı hikayeler ile defalarca kez çekilen Batman’ın popülaritesini korumadaki en önemli faktörlerin başındaysa hiç şüphesiz baş düşmanı olarak yaratılan ve bugün kendi filmleriyle de var olan Joker gelmektedir.

 Superman ve Batman dünya çapında üne kavuşan ilk süper kahramanlardır ve onları 1941 yılında Captain America, 1962’de Hulk ve Spiderman gibi kahramanlar takip eder.

ANTİ KAHRAMANLAR

Yaratılan her kahraman hiç şüphesiz insanlara birer örnekti. Üstelik sadece sinema alanında değil; edebiyatta, televizyonda veya çizgi romanlarda da bu kahramanlara rastladık. Onlara benzemenin tek yolu sahip oldukları yüce maneviyatı rehber edinmekti zira bir kahramanın sahip olduğu süper güçlere ulaşmak imkansızdı. Fedakar bir kahramanın daima başkalarına iyilik yapması, düşene yardım eli uzatması, dürüstlüğü, çalışkanlığı ve alçak gönüllülüğü göze çarpan ilk özellikleriydi. Peki ya diğerleri?

  Antikahraman tanımı genel anlamda, okuyucunun veya seyircinin bir kahramanda alışageldiği özelliklerin tam tersine sahip olan karakterler için kullanılan bir tabirdir. Bu karakterler pek çoğunlukla ya kötü kişilerdir ya da iyilik yapma şekilleri kötüdür. Örneğin (her ne kadar idealleri meşru veya asil olsa da) insanları öldürdüğü ve binaları bombalığı için V for Vendetta filmimizin başrolü V aslında bir antikahramandır. Yine sinemada çok sevilen Leon (Leon: The Professional), Vito / Michael Corleone (The Godfather) ve Tyler Durden (Fight Club) ; edebiyatta Raskolnikov (Suç ve Ceza),  Mephistophelesve (Faust) ve Alex (Otomatik Portakal) en bilinen antikahramanlardır.

  Zaman geçtikçe geniş kitlelere ulaşan süper kahramanların bu popülarite ile beraber aslında birer yan karakter olan düşman karakterleri de bireysel olarak ele alınmaya başlandı. Bazılarının ünü ele avuca sığmaz bir hale geldi. Öyle ki antikahraman birer ikon haline dönüşen Joker şimdilerde Batman olmadan da filmleri çekilen bir karakter olarak karşımıza çıkmakta.

POPÜLER KÜLTÜRÜN ANA AKIM SİNEMASI: DC VS MARVEL

Süper kahramanların bugün bağlı oldukları iki büyük yapım şirketi var. Bunlardan ilki Warner Bros bünyesinde bulunan DC Comics / DC Studios ve Walt Disney Studios’a bağlı Marvel Studios. Bu iki yapım şirketi de birbirinden başarılı isimlerle çalışarak bugün hayranlıkla izlediğimiz filmlerin yapımını üstlendi. Her ne kadar sevenleri tarafından sürekli rakip olarak algılansalar da iki stüdyo için de önemli olanın izleyicisine daha iyi yapım sunmak olduğunu ve bu uğurda başka filmlere de saygıyla destek verdiklerini görmek güç değil. Bir diğer taraftan kahraman filmlerinde tekelleşmenin önüne geçen bu durumun, iki şirketin de piyasaya sürdükleri her yapımın kalitesi için daha fazla emek ve özveri ortaya koymalarını zorunlu kıldığını düşünürsek biraz rekabetin faydalı olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.

 Süper kahraman filmi yapımcıları arasında en çok dikkat çeken ve başarı merdivenlerini üçer beşer atlayarak tırmanan Marvel Studios elbette pastadaki en büyük dilime sahip. Her filmleri gişede en çok hasılat yapan filmlerin arasına girdi. Özellikle 2008 yılında Iron Man ile başlayıp 2019 Nisan’ında gösterime giren Avengers: End Game ‘e kadarki süreç, Marvel Stüdyoları’nın tabiri caizse dünyaya hükmettiği yıllardı. Kafamızı nereye çevirsek kurguladıkları kahramanları, vizyona girecek filmin afişlerini veya film çözümlemelerini görüyorduk. Sinematik evrenlerini öyle kusursuz planlamışlardı ki artık seyirci ekranda tek seferlik filmlerle yetinemiyordu. Dizi çeker gibi devam filmleri, birini izlemeden diğerini anlayamayacağınız film serileri yapmaya başladılar ve her yapım bir öncekinin çıtasını daha yükseğe çıkardı. Kısacası Marvel bütün bir sinema endüstrisini kendi oyun parkına çevirmişti. Üstelik bu başarıyı yalnızca filmlerle değil dizileri ile de taçlandırmış bir evren.

Chadwick Boseman’lı 2018 yapımı Black Panther filmi 7 dalda Oscar’a aday olup bunlardan üç tanesini kazandı. Bu ödüllerle Marvel ilk defa bir filmiyle Oscar heykelciğine sahip oldu.

SÜPER KAHRAMAN FİLMLERİ GERÇEKTEN ”SİNEMA” MI?

Geçtiğimiz yıllarda usta yönetmen Martin Scorsese’nin bir söyleşide Marvel filmleri için kullandığı “Bunlar sinema değil” sözleriyle fitili ateşlenen bu konu, süper kahraman filmlerinin sinemasal yönlerini tartışmaya açmış oldu. Sonrasında New York Times’ta kaleme aldığı bir yazıda bu sözlerine şöyle açıklık getirdi:

 “…Benim için, sevmiş ve saygı duymuş olduğum sinemacılar için, benimle aşağı yukarı aynı zamanda film yapmaya başlamış arkadaşlarım için, sinema estetik, duygusal ve ruhani keşifle ilgiliydi… Bugün birçok film, anlık tüketim için kotarılmış mükemmel birer ürün. Birçoğu, yetenekli kişilerin bulunduğu ekipler tarafından iyi yapılmışlar. Fark etmez, sinema için esas olan bir şeyleri eksik: bir sanatçının kendine özgü bakışının birleştiriciliği…”

(Altyazı Dergisi’nden alıntıdır)

 Peki gerçekten bu filmler sinema değil mi? Sanırım bu soruya kesin bir cevap vermek işin duayenlerine kalmış ancak yazımın sonlarına gelirken bununla ilgili fikrimi sizlerle paylaşmak isterim. Sanırım bu konuyu iki şekilde ele alacağım:

Bir; Evet, sinema değil: Bu filmlerin kendilerine has bir tarzları olduğu doğru ancak sinemanın genel yeterliliğinden yoksunlar. Filmlerin insanın ruhuna dokunan yapısı, karakterlerle özdeşleşme ve ders çıkarma noktasında hayatla paralellik göstermiyorlar. İzlenceden beklendiği gibi, seyredip çıkarım yapılacak veya bitirdiğinizde hayata olan bakışınıza boyut kazandıracak içerikler de sunmuyorlar. Senaryoları tahmin edilebilir ve yer yer incelikten yoksun. Olağanüstülükler barındırması sebebiyle de pek çok anlamda sorgulanmaya kapalı. Öte yandan sanatta estetik kaygısı taşımadıklarını düşünüyorum.

İki: Hayır, sinema: Sinemanın, daha doğrusu sanatın her dalının gücü çok sesliliği. Tüm bunları konuşurken eskiden beri kimsenin cevabını veremediği o soru aklıma geliyor “Sanat toplum için midir sanat için mi?”. Sanırım bu filmler sanatın topluma hizmet ettiği görüşünü destekleyen filmler. Her film kafa patlamak için değildir. Bazen de dinlenmek içindir. Ünlü Yönetmen Tarkovski filmler için şu sözleri söyler:

“Sık sık sanıldığının aksine, sanatın işlevsel belirlenimi, düşünmeyi teşvik etmek, bir düşünce işletme ya da bir örnek oluşturmak değildir.”

Sanatın insanlara hayal güçlerini zorlamayı öğretmesini de tek taraflı algılamamak gerekir. Kişinin iç dünyasına dönmesini kolaylaştıran filmlerde olduğu gibi bazen kafamızı yıldızlara kaldırıp “acaba orada neler oluyor” dedirtmek de sanatın büyüklüğünü göstermez mi? Bu filmlerin insanlara film izleme alışkanlığı kazandırmada son derece kıymetli olduğunu düşünüyorum. İnsanların sıkılmalarına fırsat vermeyen bu filmler, uzun süreler bir olay örgüsünü takip edebilme kabiliyeti oluşturuyor. Tüm bunlar bir yana, geliştirdikleri inanılmaz görsel tasarımlar ve teknolojiler ile de sinema yarın, bugün olduğundan çok daha geniş bir alanda kendini ifade şansı elde edecektir.

 Uzun lafın kısası süper kahraman filmleri madalyonun öteki yüzü. İnkar edilemez, dışlanamaz veya yüceltilemez. Sanat toplum içindedir. Sinemanın gidebildiği her yer de bizim topraklarımızdır.

Sevgiler…

NE İZLEMELİ

Not: Filmler tavsiye niteliğindedir. Olay örgüsü açısından Marvel filmlerini sırayla izlemeniz gerekir.

İlginizi çekebilecekler

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar