Politika veya siyaset, ülkenin yönetiliş biçimdeki en temel kavram olduğundan dolayı o ülkede yaşayan insanlar genelde ülkelerinin nasıl ve ne biçimde yönetildiği ile ilgili fikir ve yorum sahibi olmak isterler. Bir ülkenin ekonomi politikası kötü yönetiliyorsa buna karşı bir tepki, iyi yönetiliyorsa buna karşı farklı bir tepki oluşması gayet doğaldır. Özellikle isyanlardan ve eleştirilerden beslenip büyümüş demokrasilerde, halkın yönetime karşı fikir beyan etme hakkını kendinde bulması apolitik düşüncenin tam tersi bir harekettir. Halk faal olarak yürütülen politikaların takipçisidir.
DEMOKRATİK GELİŞMİŞLİĞİN POLİTİKLEŞEN TOPLUMA ETKİSİ
Belki bu durum Kuzey Avrupa ülkelerinde farklı oluşabilir. Demokrasi kültürü gelişmiş ve devlet mekanizmasına duyulan güvenin üst safhada olduğu toplumlarda bireylerin politikadan uzak olması normal sayılabilecek bir durum olabilir. Birey devletin yürüttüğü siyasetten her halükarda memnun sayılabilir. Ancak biraz daha doğuya, Orta Doğu’ya geldiğimizde sosyolojik açıdan durumun bir miktar farklı olabileceği su götürmez bir gerçektir. Buradaki yönetimlerin birçoğu, hem bölgenin inanılmaz önemi hem de yıllardır süregelen demokrasi anlayışı sebebiyle üzerinde her zaman büyük bir baskı hissetmektedir. Bu ülkelerde yaşayan insanlar, çocuk yaştan itibaren siyasetle haşir neşir olmaya ve fikir üretmeye, bunun hakkında konuşmaya başlarlar. Teoride bu pozitif bir durum olsa dahi, realitede uzun vadede bireyin yapısında büyük değişimlere yol açmasıyla birlikte toplumun genelinde de farklı durumlara sebep olur.
Nedir bu durumlar denilecek olursa bir örnekle ele alalım. Norveç’teki bir 18 yaşında genç ile Türkiye’deki 18 yaşında bir genci düşünelim. Norveç’teki gencin siyasete ilgisi elbet olabilir ancak genel olarak yaşadığı ülke itibariyle siyasi gelişmelerin önemi ve değeri, Türkiye’dekinden çok daha azdır. Burada elbette iki ülkenin arasındaki ekonomi farkından da bahsetmek gerekir. Böylesi bir kıyaslama ekonomi açısından yapılamaz ancak ekonominin getirmiş olduğu rahatlık, insanın yaşam kalitesini artırırken devletine ve ülkesine olan güvenini ve inancını da artırmış olur. Türkiye’de özellikle son yıllarda konuşulan ekonomik durum ve gidişat ister istemez bireylerin ve dolayısıyla toplumların bunun hakkında konuşmasına ve eleştirmesine yol açıyor. Bu ülkemiz için yeni bir şey mi? Tabii ki değil. Bizim politik bir toplum olmamız için yeni bir sebep değil. Ülkemizde her dönem bu ve bunun gibi sorunlar yaşanmaktaydı ancak her ne kadar bölgemizde yönetimler baskıcı olsa da teknoloji ile birlikte insanların susturulmaya çalışılan sesi daha gür bir sesle çıkmaya başladı.
SOSYAL MEDYANIN ETKİSİ
Bunda sosyal medyanın etkisi göz ardı edilemez. Her gün uyanıp ilk işimiz sosyal medyaya girip bakmak olduğu için özellikle Twitter’da her gün birçok gelişmeyi görmekteyiz. Ekonomik açıdan kötü durumda olduğunu söyleyen milyonların, ekonomi ile ilgili bir haberi gördüğünde tepki verebilmesi artık eskisine göre çok daha mümkün bir olay. Peki bu durum yeni mi? Sosyal medya yeni, evet ama önceden de Türkiye’de apolitik olmak pek de mümkün değildi. Üniversitelerde örgütlenen gençler, karşılarında oluşan farklı cepheler sürekli politik bir kavga veriyordu ülkemizde. İnsanları ya o tarafı ya da bu tarafı seçmeyi zorunlu kılan bir anlayış hakimdi. Bu şekilde gençliğini, çocukluğunu yaşayan bireyler, kendilerine bir taraf seçtiler ve karşılarındaki taraf ile bir ideoloji savaşına girdiler. Bunun Türkiye’de bitmediğini söyleyebilirsiniz. Belki üniversitelerdeki olaylar bitti ancak her anlamda ikiye, üçe, beşe, ona bölündüğümüzü görebiliyoruz. En basitinden tuttuğumuz futbol takımından dahi ayrılmış ve politikleştirilmiş bir topluma dönüşmüş durumdayız.
Bugünlerde yetişmekte olan bireyleri iyi inceleyin, göreceksiniz ki en ufak ucundan, herhangi bir tarafından öyle ya da böyle bir tarafa ait hissediyor veyahut hissetmeye çalışıyor kendisini. Bugünlerde yetişkinlere bakın, hepsi bir tarafın adamı olarak kendilerini niteliyor . ‘’Taraf olmazsanız, bertaraf olursunuz.’’ Sözlerinin söylendiği bir ülkede, bunun aksinin yaşanması da düşünülemez.
Tüm bunların yanında Apolitizmin de bir ideoloji olduğu savunanlar da mevcut. Apolitizme bir tür ‘’rızacılık’’ yakıştırması yapılmakta ve devletin kendisine dayattığı şeyleri düşünmeden kabul eden, bununla ilgili düşünmeye efor dahi sarf etmeyenlere apolitik dendiğini savunan kesimler de bir hayli fazladır. Bu nedenle bu duruşun da politik olduğunu söylemekteler.
Bu bahsettiğim tüm olaylar sebebiyle ülkemiz, Türkiye, belki de apolitik olunabilecek en son ülkelerden birisidir. Toplumumuz da genel olarak apolitik olmadığını belli etmekte ve göstermektedir. Sonuçta isyanlarla ve savaşlarla kurulmuş bir ülkenin vatandaşları olarak politikadan ve ülke hakkında yorum yapmaktan asla çekinmeyen, tüm baskıcı rejimlere ve engellere rağmen sesini duyurmaya çalışan bir topluma sahibiz. Bu pozitif bir durum mu negatif bir durum mu yorumu size kalmış ancak politika ve siyaset ile yatıp kalktığımız bir gerçek.
KAYNAKÇA
- İsmail Güney Yılmaz, “Apolitizm Politiktir’’, fikirkarargahi.com, 2 Mayıs 2018
- T. Deniz Erkmen, Politik olmak, Apolitik olmak ve Gezi Olayları, bianet.org, 24 Temmuz 2013
- Tanyas, Bahar. Gençler ve Politik Katılım: Gezi Parkı Eylemleri’nde “Apolitik” Nesil, Academia.
- Güngörmez Akosman, Bengül. ‘Apolitik Bir Politik’: Türkiye’de Liberal Hareket, Liberal Düşünce Dergisi, 25. Cilt 100. Sayı, 201-205.