Fransız İhtilali’nin oluşumunu açıklayan klasik burjuva devrim teorisi; devrimi, sanayi devrimiyle beraber gelişen ve yükselen burjuva sınıfının ticaretten elde ettiği gelirle, kazandığı iktisadi gücü siyasi arenaya taşımak istemesiyle başlatan bir teoridir. Siyasi hakka sahip olmak isteyen burjuvalar, dönemin egemen sınıfı olan aristokrasiyi karşısına alıyor. Bu hakkı elde etmek için burjuva sınıfı, halkı örgütleyerek devrimci hareketi başlatıyor. Herkese siyasi ve hukuki eşitlik vaadi çok cazip geldiği için başlayan bu topyekûn hareket, devrimci bir dönüşüme öncelik ediyor.
Burjuva devrim teorisi kendi içerisinde çok tutarlı olmasına rağmen tarihsel gerçeklikle çelişen bazı iddiaları vardır. Klasik burjuva devrim teorisinin yapıtaşı olan İngiliz ve Fransız devrimlerinde bariz bir burjuvazi-aristokrasi mücadelesi yoktu. Burjuvazi feodal sistemin parçası olarak kentte yaşıyordu. Yani kapitalizmden önce de vardı. Kapitalizm toprakta ortaya çıktığı için ilk kapitalistler kentsoylular değil aristokratlar oldu. Çitleme hareketi ile topraktaki serfleri işçiye dönüştürenler aristokratlardı. Devrimi örgütlediği iddia edilen burjuva sınıfı ise egemen sınıfla yakın ilişki içerisindeydi. Ticareti üzerinden kraldan tekel hakkı alıyorlardı ve karlı ticari ilişkileri vardı. En önemlisi de unvan satın alıyor olmalarıydı. Bu noktada burjuva kültürel ve yaşam tarzı anlamında aristokratları taklit ediyordu. Netice itibariyle de devrimci bir bilinçleri yoktu. Yani burjuva devrim teorisinde anlatıldığı gibi iki sınıf arasında bir karşıtlık yok tam aksine iç içe geçmişlik var.
Geçişkenliğin mümkün olduğu bir yapıda, burjuva neden sosyal devrimin örgütleyicisi olsun? Burjuvazi aristokrasi ahlakını ele geçirirken kapitalistleşen aristokrasi de piyasa ilişkilerinin şartları içerisinde dönüştü. Artık kendi gömleğinin düğmelerini kendi ilikleyebilecek hale geldi. İstedikleri devrimci bir dönüşüm yaratmak değil, her insan gibi ayrıcalık sahibi olmak ve çıkarlarını maksimize etmekti. Zaten egemen sınıfta olan burjuvazi neden kraliyete karşı gelsin? Her türlü demokratik ayrıcalığa karşı servetini ve prestijini tercih edeceği aşikar.
Karl Marx’ın öne sürdüğü burjuva devrim teorisinin eleştirildiği nokta da bu. Eğer bir sınıf çatışması olacaksa senyörler ve serfler arasında olmalı çünkü bu iki sınıf, üretim ilişkilerinin iki ana kolu. Bu nedenle ne Fransız devriminde ne İngiliz devriminde, parlamento saflarında ya da sokağa dökülen halkın içinde burjuva unsurlarına rastlamayız. Diğer yandan Burjuva devrimi olarak iddia edilen devrimlerin öncesi ve sonrası arasında iktisadi, sosyal ve politik parametrelerde çok büyük bir değişim görülmez.
Kapitalist ilişkiler 1789’dan daha önce şekillenmeye başlamıştı. Diğer bir görüş de bu devrimlerin kapitalist dönüşümün önünü açan devrimler olmaktan ziyade ona karşı yapılmış devrimler olarak görülmesidir. 1789’da ( Bkz. Fransız Devrimi ) 1640’da ( Bkz. İngiliz Devrimi ) devrimdir çünkü toplumun çok farklı kesimleri ayaklanmaya katılmıştı ve hepsinin bu devrimin sonuçlarına dair farklı gündemleri vardı. Onlar kapitalizmi hâkim ekonomik sistem haline getirmeye ya da burjuvaziyi hâkim siyasi sınıf haline getirmeye çalışmıyorlardı. Sadece, kendi talepleri doğrultusunda hak elde etme mücadelesi veriyorlardı. İki mücadelenin ortak noktası ise bu başkaldırının siyasi devrim olarak ortaya çıkmasıydı. Bundan dolayı devrimi tek bir sınıfa atfederek kabul etmek çelişkili bir durum yaratıyor.
Devrimin açıklayıcı teorisinin eleştirisi sadece revizyonist yorumla sınırlı kalmadı. Fransız devriminin 200. Yılında François Furet’ in öncüsü olduğu bazı Fransız entelektüeller burjuva devrim teorisini eleştiren görüşlerini paylaştılar. 1789 devriminin Fransızlar için önemini ele aldığımızda, son derece radikal bir eleştiri olduğunu söyleyebiliriz. Eleştirinin odak noktası Fransız devriminin bir burjuva devrimi olmadığı aynı zamanda Fransa için de iyi bir anlam ifade etmediği üzerineydi.
Burjuva devrimini eleştiren tarihçiler karşı teori olarak iki görüş geliştirdiler. Birincisi 1789’da yaşananların devrim olmadığı, ikincisi de devrimin kötü ve kaçınılması gereken bir olgu olduğuydu. François Furet’e göre 1789 olayları devrim niteliği taşıyordu ancak Fransa için iyi bir devrim değildi. Devrim öncesi ve sonrası itibariyle hiçbir şeyi değiştirmedi, sadece kötü ve kanlı olaylara neden oldu. Alfred Cobban’a göre ise 1789 bir burjuva devrimiydi. Ancak sanılanın aksine devrim, kapitalist sistemin önünü açmak isteyen burjuvaziler tarafından değil, devlet içerisinde ayrıcalık elde eden burjuvaların kapitalist gelişimi engellemek için yaptığı bir devrimdir. Bu devrim, nedenleri itibariyla politik; sonuçları itibarıyla sosyal ve iktisadidir. Aslında klasik burjuva teorisinin tam zıddı bir görüş. Klasik teoriye göreyse devrim, nedenleri itibariyla sosyo-ekonomik; sonuçları itibariyle politikti. Yine Cobban’a göre, kapitalist gelişimin önünde zaaten bir engel yoktu. 1789’daki mücadele bu gelişimin engellenmesi mücadelesiydi.
Kaynakça
- Furet, François. Interpreting the French Revolution. Cambridge University Press ; Editions de la Maison des sciences de l’homme, 1981.
- “Devrimler 2” Doğu Batı Yayınları, sy 79, Kasım-Aralık-Ocak, 2016 ISSN NO:1303-7242.
- The Making of Bourgeois Europe: Absolutism, Revolution and the Rise of Capitalism in England, France and Germany. London: Verso, 1991. Published in Turkish as Burjuva Avrupa’nin Kurulu. Translated by Bahadir Sina Sener. Ankara: Dost Kitabevi, 1997, 2000.