İRAN’DA BİR MAHSA KIVILCIMI

Yazar: İbrahim ÖZBAŞI

İran son günlerde hiç olmadığı kadar karışmış bir halde. Bu karışıklığın bir toplumsal devrim hareketine dönüşeceği dahi konuşulanlar arasında. Bu olayların fitilini 22 yaşında bir genç kadın olan Mahsa Amini’nin kimi iddialara göre irşad devriyeleri tarafından darp edilerek komaya sokulması, kimi iddialara göre ise kalp krizi geçirmesi ve akabinde de ölümü ateşlemişti. Genç bir kadın neden devletin polisleri tarafından öldürüldü veya neden böyle bir iddia ortaya atıldı ve İran bu noktaya nasıl geldi? İrdeleyelim.

Devrimi Tetikleyen Devrim

İran’ı bu noktaya bir devrim getirmişti fakat bu bir karşı devrimdi. Bu tetikleyici devrimin adı ‘Ak Devrim’di. 1963 yılında Muhammed Rıza Şah Pehlevi tarafından ortaya konan bir kalkınma ve batılılaşma planı gibi anlatılmıştı. Bu planın sıkıntılı tarafı ise batılılaşma kapsamında giyim kuşama karışmasıydı. Şah, seküler bir İranlı kimliği oluşturmak amacıyla ‘Çador’ adı verilen çarşafların kullanımını yasakladı ve açılma emri verdi. Bu emir İran’daki kamuoyu tarafından ciddi tepkiler aldı. Zira kamuoyunun dini hassasiyetleri oldukça yüksekti. Devletin artık bir din düşmanı tarafından yönetildiği iddiaları yayılmaya başlamıştı. İçten içe rahatsızlık duyan mollalar ve eşrafı yavaş yavaş bu düzeni değiştirmek gerektiğini kendi aralarında planlamaya başladı. Şah’ın özellikle yaşam tarzına karışan emirlerine karşı rahatsızlık iyiden iyiye artmıştı. Şah aslında dini hassasiyetlere bilerek dokunmaktaydı zira hedefi İran toplumunu sekülerleştirerek bir başka siyasi aktör olan ulemanın gücünü kırmaktı fakat ters tepti. 1979’da neticelenen ayaklanmalara sebep oldu ve Şah devrildi. Başörtüsü ve Çador’lar devrimin bir bayrağı haline gelmişti. İran İslam Cumhuriyeti için tesettür, devrimi başlatan veya ateşleyen önemli bir idelolojik bayrak haline gelmiştir. Bugünkü olaylara bu açıdan da bakmak gerekmektedir. Olay sadece bir başörtüsü olayı değildir.

(Muhammed Rıza Şah Pehlevi)

Zorunlu Başörtü Yasası

Şah’ın başlattığı Ak devrime karşı ortaya çıkan karşı devrim 1979’da nihayete ermişti. Artık İran, İran İslam Cumhuriyet’i olmuştu.  İran’daki her kadın ve erkek belirli ölçülere göre giyinmek zorunda kalmıştır. Devrim öncesi Şah döneminde gayet batılı giyim tarzında olan insanlar devrim sonrası zorunlu olarak giyim tarzlarını değiştirmişlerdir. Bu zorunluluğun

sebebi ise getirilen zorunlu başörtü yasasıdır. Bu yasayı denetlemekle yükümlü olan resmi kolluk kuvveti ise ‘İrşad Devriyesi’ veya ahlak polisi de denilebilecek polislerdir. Bu kolluk kuvvetinin görevi halkın kapanma şeklini ve tesettüre uygunluğunu denetlemektir. Denetime takılan kişiler erkek veya kadın fark etmeksizin gerekirse gözaltına alınarak karakolda kapanma, giyim şekli üzerine ders almaktadır. Gözaltına alma işlemini de giyim kuşam dersini de aynı devriye ekipleri yürütmektedir.  Bu devriyeler özellikle toplumsal alanlarda denetimlerini yoğunlaştırır. Devriyeler aynı zamanda devletin belirlediği genel ahlak kurallarına aykırı buldukları her şeye müdahale hakkına sahiptir. Bahsi geçen ahlaka aykırılık ise muğlaktır.

Mahsa Amini’ye Ne Olmuştu ve Neden Olmuştu?

(Mahsa Amini)

Mahsa Amini aslında sıradan İran vatandaşı bir genç kadın. 13 Eylül günü İrşad devriyeleri tarafından kıyafet kurallarına uymadığı için gözaltına alınan Amini, gözaltı sırasında komaya giriyor ve 16 Eylül günü hayatını kaybediyor. Bunun üzerine İran emniyeti Amini’nin karakolda birden fenalaştığını ve kalp krizi geçirdiği yönünde bir açıklama paylaşıyor. Açıklamayla paralel bir de görüntü paylaşılıyor. Amini’nin ailesi bu görüntülerin kurgulandığını ve kızlarının hiçbir sağlık sorununun olmadığını söylüyor. Ayrıca kızlarının cenazesinde morluklar gören aile, kızlarının karakolda ve karakola götürülürken de darp edildiğini iddia etmiştir. İran hükümetine yakın isimler bu olanlardan dolayı üzüntü duyduklarını fakat halkın oyuna gelmemesi yönünde açıklamalarda bulunmuşlardır. Özellikle işaret edilen hedef ise bunun bir ‘Dış Güç’ oyunu olduğu yönünde.

Hükümete Göre Operasyon Adı: Mahsa Amini

Genç bir kadının devlet güvencesi altında olması gerektiği bir yerde ölmesi tabi ki ilk şüpheli olarak hükümeti gösterecektir. İranlı yetkililer, İranlı bir kızlarının vefatından derin üzüntü duyduklarını bildirmişlerdir. Bu ölümde kimin dahli varsa yargılanacağını bildirmişlerdir. Hemen akabinde ölümün gerçekleştiği gün hükümet bir soruşturma talimatı verdi ve soruşturma başlatıldı. Hükümetin özellikle vurguladığı nokta bunun kışkırtıcı bir oyun olduğu yönünde. Gösterilerin sıçradığı kentlerden biri olan Tahran’ın valisi Muhsin Mansuri de bu konuda bazı açıklamalarda bulunmuştur. Açıklamalar tam olarak şu şekildedir: “İlgili resmî kurumların dakik raporuna göre söz konusu olaylarda bazı büyükelçilikler ve yabancı servislerin parmak izi açıkça görünüyor” ve Mansuri açıklamasının devamında “Tahran’da dün akşam gerçekleşen eylemlerde gözaltına alınanlar arasında 3 yabancı ülkenin vatandaşları bulunuyor.” Bu dış destekli provokasyon iddiasını bazı İranlı akademisyenler de desteklemişlerdir. Bunlardan birisi de İran Allamah Tabatabai Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Muhsin Habibi’dir. Habibi, bunun açık bir operasyon olduğunu söylemektedir. Habibi özellikle Cumhurbaşkanı Reisi’nin New York’ta olduğu ve nükleer anlaşma görüşmelerinin olacağı bir dönemde böyle bir provokasyonun tesadüf olmadığına vurgu yapıyor. Mahsa Amini olaylarını İran üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmak istendiğini dile getiriyor ve “Algı Operasyonunun Yeni Kod Adı “Mahsa Amini” oldu diyor.

[İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi]

Bir Direniş Hareketi

Eylemleri rejime karşı biriken öfkenin toplumsal bir karşılığı olarak görenler de var. Özellikle Rejimi baskıcı olarak niteleyen göstericiler, Mahsa Amini’nin yaşadıklarının rejim tarafından sistematik olarak zaten yaşatıldığını iddia etmektedirler. Batı’nın bu olayları özellikle yeni bir devrim olarak görmesi ve eylemleri desteklemesi protestocuları memnun etse de hükümet yetkililerini hiç memnun etmemiştir. Olayların hızla tırmanması üzerine Devrim Muhafızlarının da sokaklara indirilip müdahale ettirildiği iddiası vardır. Göstericiler kendilerine karşı gerçek mermi kullanıldığını da iddia etmekte. İlk belirlemelere göre birçok ölü olsa da tam ölü sayısı henüz bilinmemekte. Rejim internet bağlantısını kısıtlamış; Whatsapp ve Instagram gibi uygulamaları olayları alevlendirdiği gerekçesiyle tamamen yasaklamıştır. Protestocular ise bu kesinti ve yasakların haklı olduklarının en önemli göstergesi olduğunu söylemektedirler. Hükümetin haklılıklarını dünyaya gösterememeleri için bu tarz bir politika yürüttüğünü söylemektedirler.

Devletin Giyimi

Gösterilerin sonucu ne olur bilinmez ama bu olay bizlere şunu göstermektedir: Devletin giyimi olmaz. Yönetimi fark etmeksizin , devletin görevi her ne giyilirse giyilsin giyen kişiyi koruma altında tutmaktır. Bu açıdan bakıldığında tam anlamıyla ‘Laik’ bir devletin ne kadar önem arz ettiğini görmekteyiz. İran örneği bize ne çarşaf giyme yasağının ne de başörtüsüz dolaşma yasağının olmaması gerektiğini söylüyor. Bu yasaklar ister Şah’ın getirdiği sekülerizm hedefli çarşaf yasağı olsun isterse İran İslam Cumhuriyeti’nin getirdiği başörtüsü zorunluluğu olsun halkta bu tür zorunluluk ve yasaklar tam tersi bir etki bırakıyor. Tam da bu olayla bağlantılı şu söz durumu özetleyecektir: “Bir şey haddini aşarsa zıddına dönüşür.”

KAYNAKÇA

İlginizi çekebilecekler

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar