İTALYA’DA SEÇİMLER VE AŞIRI SAĞIN ZAFERİ

Yazar: Cem METİN

Tarih 31 Ekim 1922’yi gösterdiğinde Avrupa, Benito Mussolini’nin faşist İtalya’sına merhaba diyordu. Etkisi uzun yıllar devam eden, hem Avrupa’ya hem de Avrupa dışındaki birçok ülkeye sirayet eden faşizm rüzgarı hayal dahi edilemeyecek felaketlere yol açtı. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle ağır bir darbe alan faşizm aynı zamanda Hitler ve Mussolini’nin ölümleriyle de popüleritesini kaybetmiş ve barışçı bir dünya düzeni içerisinde etkisini yitirmiştir. Ancak faşizm hiçbir zaman siyasetten tasfiye edilmemiş, farklı dinamiklerle, farklı siyasal partilerle ve etkin propaganda araçları ile toplumun belirli bir kesimini etkisi altına almak suretiyle sürekli olarak varlığını sürdürmüştür. Son yıllarda Avrupa’da yükselmeye başlayan ve birçok Avrupa ülkesinde etkili olan aşırı sağ, Avrupa siyasetinin merkezinde yer alıyor. Macaristan’da aşırı sağ parti Fidesz Victor Orban önderliğinde iktidarı elinde tutarken, İsveç’te aşırı sağın temsilcisi İsveç Demokratlar Partisi son seçimlerde ikinci parti oldu. Fransa’da son seçimlerde Marine Le Pen %41.5 gibi tarihi bir oy alırken, İtalya’da Giorgia Meloni 25 Eylül’de yapılan genel seçimlerde en yüksek oyu alan parti olarak iktidarı elde etti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez aşırı sağ ya da faşizm ile özdeşleştirilen bir parti İtalya’da iktidar oldu. Aşırı sağ rüzgarının en sert ve yoğun bir şekilde hissedildiği İtalya’da siyasetin kaderini değiştiren seçimlere gelin yakından bir göz atalım.

İtalya’da Siyasi Kriz Nasıl Ortaya Çıktı?

İtalya’da 13 Şubat 2021 tarihinde cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Mario Draghi, Ulusal Birlik adında hem sağ hem de sol partileri içeren bir koalisyon hükümeti kurdu. Lig Partisi, Forza Italia, Demokratik Parti, 5 Yıldız Hareketi, Madde 1-Demokratik ve İlerici Hareket gibi partiler bu koalisyon hükümetinin başlıca partileri olarak yer almaktaydı. Çok farklı siyasi görüşlerin olduğu bu hükümet birçok konuda uzlaşma sağlayamıyor ve ortak kararlar almakta zorluk yaşıyordu. İtalya’ya Avrupa Birliği’nden Kurtarma Fonu’nun kullanılması neticesinde gelecek yaklaşık 200 milyar Euro Ulusal İyileşme ve Dayanıklılık Planı’nın hayata geçirilmesi amacıyla uygulanacak fon da bu zorluklara bir önek olarak gösterilebilir. Gerek Ulusal İyileşme ve Dayanıklılık Planı’nı gerekse reformları içeren yasaları parlamentoya kabul ettirmek Draghi hükümetinin en yorucu sınavlarından biri oldu. Bu reformların gerçekleşmesi için toplanılan meclis görüşmelerinde ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıkarken AB karşıtlığı ve göçmen meselesi gibi temel konuları ele alan popülist parti, İtalya’nın Kardeşleri çok sert bir dille hükümeti eleştirmeye başladı. İtalya’nın Kardeşleri aşırı sağ bir parti olarak ülkenin tekrardan istikrarlı günlerine döneceğini, önce İtalyan vatandaşlarına yönelik programlar uygulanacağını vurgularken İslam ve LGBT karşıtlığını çok ileri bir seviyeye taşıdı. Diğer yandan hükümet içindeki bazı partiler, Rusya-Ukrayna krizi konusunda farklı düşünceleri benimsemekte ve Draghi’yi yeteri kadar dengeli bir siyaset izlememekle suçluyordu. Bu konunun en somut örneği 14 Temmuz günü yapılan yardım paketi için güven oylamasına katılmayan 5 Yıldız Hareketi’nin tutumuydu. Yardım paketi meclisten geçse dahi bu olaydan sonra ciddi sorunlar olduğunu düşünen Draghi istifasını cumhurbaşkanına sundu. İstifa kabul edilmedi ve Draghi cumhurbaşkanı tarafından son bir kez daha hükümeti kurmakla görevlendirildi fakat Draghi bu sefer Forza Italia ve Lig Partisi gibi aşırı sağ partilerden de destek göremeyince hükümeti kuramayarak cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’ya ikinci kez istifasını sundu. Parlamento bu karar sonucu feshedilmiş oldu.

İtalya’da Seçimin Nabzı ve İtalya’nın Kardeşleri Partisi

Giorgia Meloni

İtalya’da çok ciddi bir şekilde hissedilen ve 177 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan Covid 19 salgını İtalya ekonomisine ağır bir darbe vurdu. Siyasi istikrarsızlıkların yoğun olarak yaşandığı İtalya’da pandemiye karşı etkin bir program geliştirilemedi ve İtalya, küresel ekonomik durgunluğun en ciddi duraklarından biri oldu. Genç işsizlik oranının pandemi etkisiyle yükselmesi, enflasyon oranının artması, üretilmeye çalışılan çözümlerin küresel boyutta ele alınarak ulusal zeminin göz ardı edilmesi, Avrupa Birliği temelli siyasi anlayış, göçmen sorunu, LGBT propagandaları ve yüksek vergiler ana akım partilerin artık bir çare olamayacağı noktasında bir inanç oluşturdu. Popülizmin en büyük hedefi belirli bir toplum kesimine yönelik söylemlerle ana akım partileri hedef haline getirmek ve onları bir düşman pozisyonu içine sokmak suretiyle parti tabanını konsolide etmektir. İtalya’da ortaya çıkan temel sorunlar aslında popülizmin icrasına ortam hazırlamış ve aşırı sağ partileri güçlendirmiştir. Aşırı sağ partilerin ana amacı rasyonellikten ziyade duygulara hitap ederek ulusal değerlere ve politikalara geri dönülmesine yöneliktir. İtalya’nın Kardeşleri Partisi (Fratelli d’Italia – FdI) ülkedeki genel rahatsızlıkları ve ekonomik sorunların yol açtığı toplumsal krizi kullanarak ciddi bir yükseliş kaydetti. Giorgia Meloni önderliğinde kurulan İtalya’nın Kardeşleri Partisi ‘Vatan ve Aile’ sloganını kullanarak düzen, dirlik ve güç kavramlarını siyasetinin merkezine yerleştirmiştir. Kendisini kadın, anne ve Hristiyan olarak tanımlayan Meloni sığınmacılara karşı bir siyaset temellendirdiği gibi, onların açacağı veya açtığı şirketlerden ciddi derecede fazla vergi alınacağını ifade etmektedir. Avrupa Birliği’nin manipülatif siyasetine karşı olunması gerektiğini vurgulayan Meloni, Türkiye’nin AB üyeliğine ve Avrupa’da yükselen Müslüman nüfusuna karşı çıkmaktadır. İtalya’da seçimleri domine eden partiler, merkez solun çatı partisi Demokratik Parti, aşırı sağın temsilcileri Forza Italia, Lig Partisi, İtalya’nın Kardeşleri ve Beş Yıldız Hareketi gibi partilerdir. Ancak bu partilerin içinden yükselen İtalya’nın Kardeşleri Partisi özellikle Ukrayna’ya yardımın ve Rusya’ya yaptırımın arttırılması gibi fikirlerle aşırı sağ partilerin de büyük bölümünden ayrılmaktadır.

Faşizmin Geri Dönüşü

 İtalya’nın Kardeşleri Partisi ile yükselişe geçen Meloni seçim kampanyası boyunca popülist söylemler ve hararetli konuşmalarla sağ seçmenin ilgisini çekmeyi başardı. Konuşmalarının çoğunda kutuplaştırıcı fakat parti tabanını birleştirici bir dil kullanan Meloni, Avrupa’nın Müslümanlaşmasına karşı savaşacaklarını ifade ederken Mussolini’ye övgüler yağdırdı. Göçmen karşıtlığını her fırsatta dile getiren Meloni, ülkede bir buzul çağı yaşandığını ve İtalyan ailelerin daha çok çocuk yapması gerektiğini vurgulamaktadır. Ülkede 2018 yılından bu yana toplam üç hükümet değişmiş ve son derece istikrarsız bir süreç siyasete hakim olmuştur. Bu süreçte çizgisini bozmadan ilerleyen ve istikrarı vadeden Meloni aslında krizler silsilesi sonucu yükselmeye devam etmiştir. Küresel güçlerin aile yapısını bozmaya çalıştığını savunan Meloni, LGBT düşmanlığının toplumda yer etmesini sağladı. Neo-Mussolinici bir anlayışa sahip olan Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri Partisi 2018 yılında yapılan seçimlerde %4 oy alırken 25 Eylül 2022 tarihinde yapılan seçimlerde %26.4 gibi tarihi bir oy alarak iktidarı olmayı başarmıştır. 5 Yıldız Hareketi (M5S) %15 oy oranını yakalayarak üçüncü parti olurken, Lig Partisi %8.9, Forza Italia %8 oy alarak iktidarın koalisyon ortakları oldular. Eylem Partisi (Az)-Italia Viva (Iv) da %7.8 oyla altıncı sırada konumlandı. %19.2 oy oranı ile Demokratik Parti ise ikinci parti oldu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’da ilk kez bir faşist parti iktidara geldi. Bu netice ile birlikte Neo-Mussolinici anlayış, İtalya’ya çok etkili bir şekilde sirayet ederek gelecek yıllarda Avrupa siyasetinin seyrini değiştirecek bir dinamik haline gelmiştir.

KAYNAKÇA

İlginizi çekebilecekler

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar