4 Nisan 2021 günü uyandık ve bir grup emekli amiralin bildirisiyle karşılaştık. Gündemlerindeki konu ‘’Montrö’’. Tüm siyasiler dahil olmak üzere, herkes bir tepki verdi. İnsanların tepkisi, ülkemizin bir klasiği olarak ikiye bölünmüş durumda. Oracılar ve buracılar olarak. Peki sizce hangi taraf bahsedilen konu ile alakalı bilgiye sahip? Bu bir soru işareti ancak biz üzerimize düşeni yapalım ve nedir bu ‘’Tartışma konusu yapılamaz’’ denilen Montrö nedir ona bakalım.
MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ
Tam adı ‘’Montrö Boğazlar Sözleşmesi’’. İsmini görüşmelerin yapıldığı ve sözleşmenin imzalandığı İsviçre’nin Montrö şehrinde alıyor. İmzalandığı tarih 20 Temmuz 1936. Bu tarih, cumhuriyetimizin kuruluşundan 13 yıl sonrası. Montrö’yü anlamak için önce 1923’e, yani Lozan’a gitmemiz gerekiyor.
Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin tanınmasını ve bağımsızlığını sağlamış olsa da boğazlar sorununu bizim açımızdan tam olarak çözmüş bir anlaşma değildi. Lozan’ın bir parçası olan 1923 Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’nin boğazlardaki egemenlik haklarını kısıtlamıştı. Bu anlaşmaya göre askeri olmayan gemi ve uçaklar sadece barış döneminde boğazdan geçebilecekti. Boğazların iki yakası da silahsızlandırıldı ve Türkiye’nin askeri güçlerinin girişi yasaklandı. Tüm bunların denetlenmesi de başkanı Türk olacak bir uluslar arası komisyona bırakıldı.
Türkiye, bu durumdan memnun değildi. Kendi boğazlarında tam olarak egemenlik istiyordu. Özellikle Almanya ve İtalya’nın silahlanması, Türkiye’yi boğazlar konusunda daha da kaygılandırıyordu. Bunu fırsat bilen Türkiye, Sovyetler ile birlikte boğazların silahlandırılması için adımlar atmaya başladı. Bunun üzerine İngiltere, durumu dengelemek için İsviçre’nin Montrö kentinde bir konferans düzenledi.
İngiltere, Türkiye’nin teklifini destekleme kararı aldı ve kısıtlanmış haklarımızın verilmesi yönünde tutum sergiledi. Yaklaşık iki ay süren görüşmeler sonucunda Bulgaristan, Yunanistan, Fransa, Büyük Britanya, Avustralya, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Türkiye tarafından imzalanan yeni sözleşme ile boğazlar bölgesinin tüm egemenliği Türkiye’ye geçti.
İmzalanan bu sözleşme halkta büyük bir mutluluk ve zafer duygusu yarattı. Tüm ülkede mitinglerle kutlandı. Önceki anlaşmaya göre silahsızlandırılan Marmara denizi, İstanbul ve Çanakkale boğazları yeniden silahlandırıldı.
MONTRÖ NEDEN BU KADAR ÖNEMLİDİR?
85 yıl önce imzalanmasına rağmen bugün halen yürürlükte olan az sayıdaki uluslar arası sözleşmelerden birisi. Bunun yanı sıra anlaşmaya göre, Türkiye olası savaş durumlarında boğazlardan geçecek gemilerin sınırlandırılmasını sağlayabilecek tek ülke konumunda. Bu kadar önemli bir jeopolitik konumun bulunduğu bir ülkede, bu boğazlara sahip olmak demek, önemli kararları verebilecek potansiyelde olmak demek. Açık konuşmak gerekirse Montrö, savaş durumlarında elimizi daha da güçlendiriyor.
Bu sözleşme Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler açısından da son derece önemli durumda. Bu bölgenin dengesinin temelleri ülkemizin elinde bulunuyor. Örneğin belirli bir ağırlığın üstündeki Amerikan gemileri, iki haftadan uzun süre Karadeniz’de kalamıyor. Dünyanın her yerinde bulunan Amerikan Uçak Gemileri de Karadeniz’e giremiyor. Tüm bunlar yıllar boyu Türkiye’nin bölgedeki denge siyasetini ve komşularıyla olan ilişkilerini son derece önemli kılan detaylar oldular.
Gelelim bugünkü tartışmalara… Aslında bugün Türkiye’nin Montrö’den ayrılma konusunda resmi açıdan bir girişimi bulunmuyor. Tartışmaların odak noktası ise Kanal İstanbul projesinin Montrö’yü bozabileceği yönünde. Uzmanlar bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Kimi uzmanlara göre Montrö’nün belirlediği kurallarının dışına çıkabilecek bir durum yok. Bazı uzmanlar ise, Kanal İstanbul projesinin doğru bir proje olmadığını, bu projenin Montrö’yü tartışmaya açabilecek olduğunu ve Türkiye’nin boğazlardaki egemenliğinin tehlikeye girebileceğini söylüyorlar.
SÖZLEŞMENİN TARTIŞILMASI
Aslında teknik olarak sözleşmenin tartışılabilmesi mümkün. Sözleşmenin maddelerine göre imzacı ülkelerden biri dahi teklifte bulunsa, tekrar görüşmeler başlayabilir. Ancak uzmanlara göre bu durum, Türkiye’nin istemediği bir noktaya gidebilir.
Daha önce söylediğim gibi şu ana kadar Türkiye Montrö’yü değiştirmek adına resmi bir girişim yapmış değil. Kanal İstanbul hayata geçer ise, bu Montrö’yü etkiler mi, dengeler yeniden değişir mi bunlar soru işareti ama bu konunun uzun bir süre gündemimizi işgal edeceği de bir gerçek.