COVID-19 BİR LABORATUVAR ÜRÜNÜ MÜ?

Yazar: Ömer Faruk CANDOĞAN

Eminim ki pandemi sürecinin başlangıcından beri etrafınızda bu soruyu soran ve kendine göre bir sürü gerekçe sunarak bunu kanıtlamaya çalışan birçok komplo teorisyeniyle karşılaşmışsınızdır. Karşılaşmadım demeyin. Çünkü bu cümleyi kuruyorsanız sizin de bahsi geçen komplo teorisyenlerinden biri olmanız bir hayli mümkün.

Peki biz sıradan insanlar bu cümleleri sarf ettiğimizde aldırış edilmezken ne oldu da bu konu bir anda gündemi bolca meşgul eder oldu? Bu sorunun yanıtı ABD Başkanı Joe Biden’ın geçenlerde vermiş olduğu bir direktiften geçiyor. Joe Biden, ABD istihbarat yetkililerini, COVİD-19 pandemisinin kökenini 90 gün içerisinde kesin olarak belirlemekle görevlendirdi. Daha spesifik bir şekilde ifade edecek olursak, virüsün zoonotik (hayvan konaktan insan popülasyonuna sıçraması) yayılmanın bir eseri mi yoksa Çin’in Vuhan kentindeki bir laboratuvardan sızıntı sonucu olarak mı ortaya çıktığının araştırılmasını istedi. Hal böyle olunca laboratuvar ürünü teorisi de gündemde yerini bulmayı başardı. Çin’in genetik araştırmalar konusundaki kötü şöhreti de bunu körüklemiyor değil. Yasadışı yollarla genetiği değiştirilmiş bebeklerin açığa çıkmasının ardından çok geçmeden, kendimizi pandemi denen bir sürecin içerisinde bulduk. Ben bu satırları yazmadan kısa bir süre önceyse Dünya bu bebeklerin doğumuyla çalkalanıyordu.

Virüs Gerçekten Laboratuvardan Sızmış Olabilir Mi?

Burada bahsi geçen durumun nasıl lanse edildiği bir yana, hangi olasılıklar üzerinde durulduğunu anlamakta fayda var. Öncelikle bilim camiası bunu bir “laboratuvar ürünü” olarak görmüyor. Bu nedenle laboratuvardan çıkmış olma ihtimalinde bile zoonotik bir yayılma hala söz konusu olacaktır. Zira çoğu virolog yiyecek olarak üretilen yarasa veya bir başka hayvan üzerinden virüsün yayıldığını düşünüyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne gelecek olursak, onların yayınladığı bir rapor böylesine bir senaryonun gerçekleşmiş olma ihtimalinin çok düşük olduğunu ve patojenin bir yarasadan insana bulaştığını gösteriyordu. Hatırlarsınız ki salgın başlangıcında herkesin odağını Wuhan’daki bir pazar yerindeydi. Öyle ki, Biden böyle bir direktif vermiş olsa da başkanın tıbbi başdanışmanı Dr. Anthony Fauci’nin fikirlerinin zoonotik yayılma yönünde olduğu biliniyor.

Zoonotik yayılmanın birçok örneğini daha önce yaşanmış olan pandemilerde de görebiliriz. Örneğin HIV virüsünün maymunlardan, kuş gribinin bir kazdan ve zika virüsünün sivrisineklerden bulaşmasıyla başladığını biliyoruz. Ancak ne olursa olsun gerekli araştırmalar yapılmadan laboratuvar olasılığını elemek de pek mümkün değil çünkü bu teoriyi destekleyen bazı bilgiler var.

Görsel: Angellodeco/Shutterstock.com

Laboratuvar Ürünü Teorisinin Dayanağı

Salgın henüz başlamadan önce, Wuhan kentindeki Huanan Seafood Market (bahsi geçen pazar yeri) yakınlarında bulunan iki laboratuvarın yarasalarda bulunan koronavirüs üzerinde çalışmalar yürüttüğü biliniyordu. Bu iki tesisten birinde çalışan üç araştırmacının gizemli bir hastalığa yakalanarak COVİD benzeri semptomlar gösterdiği 2019’un Kasım ayında yani salgından önce raporlanmıştı.

Peki Neden Şimdi?

Biden’ın açıklamarının ve direktifinin sebebi aslında Trump yönetiminin yaratmış olduğu sansasyonel algılara rasyonel bir sonuç getirmek. Zira Trump, açıklamalarında kullandığı “Çin virüsü” ifadeleriyle koronavirüs için laboratuvar üretimi algısını çoktan yaratmıştı. Ayrıca dayanak olarak bahsettiğimiz bulguların yeni olmadığını da söylemek gerek. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nün COVİD-19 salgınının kökeni hakkında hazırladığı rapor esnasında bu bilgiler zaten biliniyordu. Buna rağmen tamamı 313 sayfa olan raporun sadece 4 sayfası bu ihtimale ayrılmış.

Sonucunu merakla bekleyeceğimiz bu 90 günün sonunda, umuyoruz ki genetik faciaların, etik tartışmaların son bulmadığı Çin’in bu virüste bir parmağı olmasın. Çünkü genetik bilimi ve teknolojideki inanılmaz gelişmelerle, geleceğimiz bilimkurgu filmlerini aratmayan bir distopya olma yolunda ilerliyor. Gattaca filmindeki gibi, eşitsiziklerin sadece coğrafya gibi kadere bağlı ögelerle değil de genetik modifiyelerle ölçüldüğü bir dünyada yaşamayı kim ister?

KAYNAKÇA

İlginizi çekebilecekler

Bir yorum bırak

* Bu formu kullaranak, internet sitemize sağlamış olduğunuz datanın (örn. mail adresi) tarafımızca saklanmasını kabul etmiş oluyorsunuz.

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar