OSMANLI’DAN TÜRK KADINLARINA YASAK: SAHNE

Yazar: Kübra ERBAYRAKÇI

Osmanlı; hat, ebru ve minyatür gibi sanatlara önem veren bir devletti. Bu devlet sinema sanatının büyülü mucizesini keşfedemediğinden sinema sanatında geri kalmış bir devlet olarak nitelendirildi. Oysa ki sinema ile tanışmasını sinemanın icadından bir yıl sonra 1896 yılında gerçekleştirmişti. Dönemin Harbiye Nazırı olan Enver Paşa, Almanya’ya giderek sinemanın propaganda gücünü fark etti. Enver Paşa, 1915 yılında sinemanın keşfinden geçen 20 yıl sonra “Merkez Ordu Sinema Dairesi” adıyla, Osmanlı’da ilk devlet sinema dairesini kurdu. Bu sinema dairesinin başına Sigmund Weinberg getirilirken, onun yardımcısı ise Osmanlı döneminin ilk Türk yönetmeni Fuat Uzkınay oldu. “Merkez Ordu Sinema Dairesi’nin” ilk çekimleri, Enver Paşa’nın eşi Naciye Sultan’ın bebekleriydi. Bu kısa çekimde Naciye Sultan’ın portresi görülmedi. 

Tiyatro Sahnelerinden Sinemaya Geçiş

Osmanlı döneminde sinemanın başlangıç serüveni tiyatroya dayanmaktaydı. İlk tiyatro sahnesine çıkan müslüman Türk kadını “Afife Jale” idi. Afife; o dönemin inzibatlarına yakalanmamak için sahnede ismini değiştirmiş, “Jale” olarak tanınmaya başlamıştır. Afife Jalenin hikayesi dönemin “darülbedayisine” dayanmaktaydı. Darülbedayi (devlet tiyatrosu) sınavını kazanan Afife Jale, sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadın oyuncu olmuştu. Fakat Osmanlı döneminde Müslüman Türk kadınlarının oyuncu olarak sahnelerde yer alması yasaktı. Bu yasaktan dolayı Afife Jale, tiyatro sahnesinde yer almak istediğinden şiddet görmüş ve Cumhuriyet Dönemi’ne kadar tiyatrodan uzaklaştırılmıştı. Tiyatro sahnesi onun için bir dert olmuş ve bu dert morfin bağımlısı olmasında büyük rol oynamıştı.

Afife Jale

Tiyatro sahnesi yasak olan Müslüman Türk kadınına, sinemada yasaklanmıştı. Dönemin tiyatrocuları sinemada boy göstermeye başlarken, filmlerde Müslüman Türk kadın oyuncular yer aldırılmamış, yabancı uyruğa sahip olan kadın oyuncular film karelerine sığdırılmıştı. 1.Dünya Savaşı yıllarında (1914-1918) kurulan ikinci sinema dairesi olan “Malul Gaziler Cemiyeti” Sinema Dairesi önderliğinde ilk konulu filmler çekilmişti. Konulu film çekimleri de Weinberg tarafından üstlenilmişti. Weinberg bir süre sinema dairesinde görev almış olsa da, Romanya asıllı olması onu düşman uyruklu yaptığından sinema dairesinden uzaklaştırılmış, onun yerine “Malul Gaziler Cemiyeti”  Sinema Dairesi’nin başına Fuat Uzkınay getirilmişti.

1916 yılında “Himmet Ağa’nın İzdivacı” filminin Weinberg yönetmenliğinde çekilmesi kararlaştırılmış ancak filmin oyuncuların askere alınması nedeniyle film çekilememiştir. Bunun yanı sıra, “Leblebici Horhor” filmi ise başrol oyuncusunun filmde oynamak istememesi yüzünden yarım kalmıştır.  Bu iki film amacına ulaşamamış ve ilk konulu film Sedat Simavi’nin Pençe” filmi olmuştur. Simavi bu filmi, Mehmet Rauf’un dört perdelik eserinden uyarlayarak çekmiştir. Sedat Simaviden sonra Osmanlı sinemasına gönül veren bir diğer yönetmen Ahmet Fehim’dir. Ahmet Fehim tiyatro kökenlidir ve Türk Sinema Tarihinde yarattığı “Bican Efendi”(1921) seri film ile tanınmaktadır. Bican Efendi seri halinde yayımlanan bir film olarak, gişe rekorları kırmış film olma özelliğine de sahiptir. Bunun dışında Ahmet Fehim, “Mürebbiye” ve “Binnaz”(1919) filminin yönetmenliğini de yapmıştır. Bu filmlerde müslüman Türk kadın oyuncular yer almamıştır.

Cumhuriyet Dönemi’nde Müslüman Türk Kadınlarıına Açılan Sahneler

1923 yılında cumhuriyetin ilan edilmesiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni kararlar da alınmıştı. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde tiyatro ve sinema sahnelerinde müslüman Türk kadınına rastlar olunmuştu. Müslüman Türk kadınına yasaklanan sahne hükmü yürürlükten kaldırılmıştı. Mustafa Kemal, kadına değer veren bir devlet adamıydı ve bu devlet adamının sanata olan düşkünlüğü Türkiye’nin tiyatro ve sinemasının gelişiminde büyük rol oynamıştır.

Cumhuriyet Dönemi’nde Müslüman Türk kadınına açılan sahnelerin yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul yapmıştır. Ertuğrul, tiyatro ve sinema sanatçısıydı. Bu işin okulunu yurt dışında okuduğundan dolayı tecrübeliydi. Devlet tiyatrosunda görev alarak ilk olarak tiyatroya yön vermeye çalışmıştır. Devlet tiyatrosuna müslüman Türk kadın oyuncuları kazandırmak için büyük uğraşlar içerisine girmiş ve sahnelerde eğitim vermeye başlamıştır. Tiyatro ve sinema sanatını bir arada götüren Muhsin Ertuğrul, devlet tiyatrosunda oyunculuğunu beğendiği ve sinemada iyi bir oyunculuk sergiler dediği müslüman ve Türk uyruklu olan kadın oyuncuları sinemaya kazandırmıştır.

1923 yılında Muhsin Ertuğrul “Ateşten Gömlek” adında film çekmiştir. Bu film, Halide Edip Adıvar’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Kitabın konusu itibariyle filme yakışacak karakter müslüman bir Türk kadını olmalıydı. Muhsin Ertuğrul bu filmde rol alması için gerekli kriterlerde oyuncu aradığına dair gazeteye ilan vermiştir. Gazete ilanını gören Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir filmde oynamak için Muhsin Ertuğrul’a başvuru yapmışlardır ve filmde oynama fırsatı edinmişlerdir. Onlar sinemada oynayan ilk kadın oyunculardır. İlklerin ardından zamanla müslüman Türk kadın oyuncular, Türk sinemasına damga vurmayı başarmışlardır. 1928 yılında çekilen “Ankara Postası” filmiyle Türk sinemasına bu kategoride yeni bir oyuncu eklemiştir. Bu kadın oyuncunun ismi İsmet Sırrı’ydı

Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde müslüman Türk kadınına yasaklanan sahnelerin kapıları açılmış ve zaman içerisinde Türk sinemasına, Türk tiyatrosuna kazandırılmıştır. Bu kazanımlarla, Türk sineması ve Türk tiyatrosunda büyük gelişmeler kaydedilmiş ve star sisteminin daha görülmediği yıllarda ilk star kadın oyuncusunun Cahide Sonku olması sağlanmıştır.

Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir

Sonuç

Osmanlı monarşi sisteme bağlı büyük bir devletti. Bu büyük devlet zaman içerisinde savaşlardan yenilgilerle çıktığından toprak kayıpları yaşamıştı. Toprak kayıpları Osmanlı’da yaşayan kişileri olumsuz anlamda etkilemişti. Dünya tiyatro ve sinema sanatıyla ilgilenirken, Osmanlı savaşlarla alakadar olmaktaydı. Osmanlı devletinde sinemanın tanıtımını yabancı uyruklu kişiler gerçekleştiriyordu. Osmanlı’da sinema sanatı tanınmaya başlasa bile bir takım yasaklar buna engel oluyordu. Bu yasaklardan biri, müslüman Türk kadınılarının sahneye çıkmasıydı. Bu yasağı hiçe sayan Müslüman Türk kadını “Afife Jalenin” başına gelmeyen kalmamıştı. Afife Hanım’ın içinde sadece tiyatro aşkı vardı ve bu aşk söndürülmeye çalışılmıştı.

Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından Müslüman Türk kadınlarına sahne kapıları aralanmıştı. Bu sahne kapıları, Türk tiyatrosuna ve Türk sinemasına ilk Müslüman Türk kadın oyuncuları kazandırdı. Bu kazanımlarda en büyük rolü Muhsin Ertuğrul oynadı. Devlet tiyatrosunda oyunculuk derslerinin verilmesiyle; güzel, alımlı ve yetenekli Müslüman Türk Kadın oyuncuları Türk tiyatrosu ve Türk sinemasına damga vurdular. Star sisteminin olmadığı dönemde Türk tiyatrosu ve Türk sinemasında ilk star kadın oyuncu yaratıldı.

İlginizi çekebilecekler

Bir yorum bırak

* Bu formu kullaranak, internet sitemize sağlamış olduğunuz datanın (örn. mail adresi) tarafımızca saklanmasını kabul etmiş oluyorsunuz.

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar