TÜRK SİYASETİNİN AÇMAZI: MÜLTECİ KRİZİ

Yazar: Fatih ÖZAY

Ekonomi, eğitim, adalet, sağlık, insan hakları gibi birçok problemi bulunan ve bu problemleri henüz rafa kaldıramamış Türkiye, 2015 yılından bu yana Orta Doğu’nun bütün insani yükünü de sırtına yüklenmiş durumda. Güneydoğu’da yer alan illerde, Doğu’da ve Batı’da birçok ilçede nüfus olarak çoğunluğu ele alan sığınmacılar, özellikle son birkaç senede sergiledikleri davranışlarla Türk kamuoyunun sinir uçlarını iyiden iyiye ezmeye başladı. Yaşanan bu mülteci krizi üzerine halkın sesine daha fazla kulağını tıkayamayan politikacılar birbirinden farklı açıklamalarda bulundu. Mülteci krizi hakkında bugüne kadar siyasiler hangi açıklamalarda bulunmuş, atılan somut adımlar neler, çözüm adına kimler ne öneriler sunuyor gelin birlikte göz atalım.

Yaklaşık 7 senedir sürekli, düzensiz ve çoğunlukla kayıtsız olarak eline çantasını alan herhangi bir Orta Doğu ülkesi vatandaşı soluğu Türkiye’nin kapısında almaya başladı. Geçtiğimiz 2021 yılının Ağustos ayında ABD askerinin Afganistan’dan çekilmesi ve ardından Taliban güçlerinin Afganistan devlet yönetimini ele geçirmesiyle beraber mülteci sayısı son bir senede daha da hızlanarak artmaya devam etti. Esad rejiminden ve ülkelerinde yaşanan iç savaş atmosferinden kaçan Suriyeli sığınmacılar henüz vatanlarına dönmemişken üstüne başka bir Orta Doğu ülkesinin de yükünü sırtlanan Türkiye, artık krizi yönetemez hale geldi. Birçok siyasi parti, parti başkanları ve görevlileriyle açıklamalarda bulundu. Muhalefet partilerinin çoğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bu krizin sorumlusu tutarken, Erdoğan ise mültecileri geri göndermeyeceğini ısrarla vurguluyor.

MÜLTECİLERİ ÜLKELERİNE GÖNDERMEYECEĞİZ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Uluslararası İyilik Ödülleri törenine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Mart 2022 tarihinde yaptığı konuşmada ‘’Bu güzel ülkemizde muhalefetin başındaki ve yanındakiler ‘seçimi kazandığımızda mültecileri göndereceğiz’ diyorlar. Biz göndermeyeceğiz. Çünkü biz ensarın ne olduğunu, muhacirin ne olduğu çok iyi biliriz. Biz ev sahipliğine devam edeceğiz. Bundan tedirgin değiliz.’’ açıklamasında bulundu. Yaptığı açıklaması, özellikle sosyal medyada, halk tarafından tepkiyle karşılanan Erdoğan’ın bugüne kadar mülteciler üzerinden atmış olduğu adımlar ara ara değişkenlik gösteriyor.

KAPILARI AÇACAĞIZ

Avrupa Birliği ile mülteci antlaşması üzerinde yaşanan gelişmeler ve İdlib’de Türk askerine yönelik gerçekleşen saldırıların ardından Avrupa’ya karşı elinde tuttuğu daimi kozu, sınır kapılarını açma kartını çıkaran Erdoğan “Ne dedik aylar önce ‘Böyle giderse kapıları açmak zorunda kalacağız’ İnanmadılar. Biz dün ne yaptık? Kapıları açtık, bu sabah itibariyle 18 bin oldu. Bugün herhalde 25 bin 30 bini bulabilir. Biz bu kapıları bundan sonraki süreçte de kapatmayacağız ve bu devam edecek” dedi.

Yapılan açıklama sonrası Edirne’de bulunan Pazarkule Sınır Kapısı’na doğru akın eden mülteciler uzun günler bölgeden geçiş yapmakla uğraştılar. Yunanistan sınır kapısında mülteciler ve Yunan askerleri arasında yaşanan çatışma görüntülerİ dünya basınında da yer aldı.

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN İKİ YÜZÜ

Kaynak: Middle East Institute

Avrupa’nın mülteci krizi sürecinde Türkiye’ye yönelik uyguladığı iki yüzlü politika hepimizin malumu. Avrupa ile Orta Doğu arasında tampon bölge işlevi gören Türk toprakları, Avrupalı huzurla yatağında yatsın diye bekçi görevini üstlenmiş durumda. Avrupa’nın iki yüzlü politikasının üstüne, Erdoğan’ın da bir gün öyle bir gün böyle politikasına kendi seçmeni dahil kimse anlam veremiyor. AB ile yapılan ekonomik antlaşmalar, mülteci destek paketleri sadece kayıtlı göçmenlerin adına yapılıyor. Geriye kalan kaçak göçmenlerin sorumluluğu da Türk milletinin sırtına yükleniyor. Bu sebeple toplumdaki tepkiler de gün geçtikçe artıyor, seçmenin bir sonraki seçimde tercihini belirleyecek faktörlere mülteci problemi de ekleniyor.

ÜMİT ÖZDAĞ VE ZAFER PARTİSİ

Tam da bu faktörün etkisiyle var olan, Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’den ayrılarak kurmuş olduğu Zafer Partisi’nin izlediği politikaya ve kullandığı dile baktığımızda parti için en temel problemin sığınmacılar olduğunu görebiliyoruz. ‘’Zafer gelecek, sığınmacılar gidecek!’’ sloganıyla sokaktaki vatandaşla iletişime geçen Özdağ’ın partisi, bu konuyu gündemden düşürmemek adına mücadelesini sürdürüyor. Erdoğan’ın ‘’Biz mültecileri göndermeyeceğiz.’’ açıklamasına karşı kendi YouTube hesabında yaptığı paylaşımda ‘’Türk milletine söz veriyoruz, bir sene içerisinde, 365 günün 24. saati bittiği an Türkiye’deki bütün Suriyeliler, son Suriyeli ülkeyi terk etmiş olacak diyoruz. Burası vatan kardeşim, tatil köyü değil.’’ dediği konuşmasını paylaştı.

Bu doğrultuda yapmış olduğu konuşmalarda ve paylaşımlarda sadece iktidarı değil muhalefeti de eleştiren Özdağ, diğer partilerin mülteci krizi konusunda tutarlı açıklamalarda bulunmadığını öne sürüyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistem için toplanan altı partinin birbirinden farklı açıklamalarda bulunduğunu vurgulayan Özdağ, özellikle Ali Babacan’ın mültecilerin gönderilmesinin öyle kolay olmadığını, uluslararası hukuka aykırı olduğunu dile getirdiği açıklaması üzerine eleştirilerde bulundu.

CHP VE İYİ PARTİ’NİN TUTUMU

Cumhuriyet Halk Partisi’nin mülteciler ile ilgili yaptığı açıklamalar Özdağ’ınki kadar sert olmasa da aynı tutarlılıkta dememiz mümkün. Ağustos ayında Afganistan’dan Türkiye’ye yaşanan düzensiz göç süreci sonrası açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Gayri resmi rakamlara göre 5 milyon, 6 milyon. Afganistan’dan insanlar geliyorlar. İran coğrafyasını aşarak geliyorlar ve bizde ikamet ediyorlar. ‘Efendim para verilirse daha fazla alacağız’…kimden izin aldın sen arkadaş? Referandum mu yaptın? Bu millete sözüm sözdür, en geç iki yıl içinde herkesi, bütün sığınmacıları davulla zurnayla memleketlerine göndereceğim.” demişti. Yaptığı açıklamalar sonrası Avrupa’nın önde gelen basın kuruluşları tarafından topa tutulan Kılıçdaroğlu, sözlerinin arkasında durmayı sürdüryor. Her ne kadar Kılıçdaroğlu’nun cümleleri şuan oturmuş olduğu altılı masa içinde çelişkilere yol açsa da Cumhuriyet Halk Partisi, mülteciler ile ilgili açıklamalarını aynı doğrultuda sürdürmeye devam ediyor.

İYİ Parti’nin de mültecilerin gönderilmesi gerekliliği konusunda yürüttüğü politika da benzerlik gösteriyor diyebiliriz. Partilerinden ayrılan Özdağ’ın mülteci yaklaşımını üstü kapalı bir şekilde Orta Çağ zihniyeti olarak yorumlayan Akşener ‘’Sığınmacı politikası üzerinden siyasi rant peşinde koşmayacaklarını’’ belirtti.  

SOSYAL MEDYA TACİZİ VE TOPLUMSAL ENTEGRASYON

Türkiye’de sığınmacı sorunu hakkında politikacıların yaptıkları açıklamalar özetle yukarıdakiler gibi diyebiliriz. Siyaset bu konu üzerinden tartışmaları sürdürmeye devam derken yaşanan krizin seviyesinin günbegün boyut atladığını da söylemeliyiz. Son bir ayda ortaya çıkan görüntüler kamuoyunu derinden etkiliyor, bu krizin çözümlenmesi için politikacılara yönelik beklentiyi artırıyor. Pakistanlı, Afganistanlı, İranlı birçok göçmenin TikTok ve Instagram hesaplarından yaptıkları paylaşımlar toplumsal entegrasyonun bahsedildiği kadar kolay olmayacağını bizlere gösteriyor. Kendi ülkelerinde kadınları kamusal alanda barındırmayan Orta Doğu vatandaşları, Türkiye’de sokakta gördükleri kadınları bile ”helalleri” olarak görme gafletine düşüyorlar. Böylesine bir sosyal yaşantının içinde var olan bir nüfus, moderniteyle bir anda tanıştığı zaman tacize varan görüntülerle karşılaşmamız artık işten bile olmuyor. Özellikle Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden Türkiye sınırlarına giriş yapmış kişilerin çoğunluğunu yetişkin erkeklerin oluşturması da ayrı bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Ülkelerinden eşlerini ve çocuklarını bırakarak buraya gelmiş insanların burada çoğunluğu ellerine geçirdikleri zaman ne tarz faaliyetlerde bulunabileceklerini acı bir şekilde tecrübe ediyoruz.

Sonuç Olarak

Devletin göçmen politikası üzerinde attığı adımların yetersiz olduğunu uzun süredir biliyorduk. Buna rağmen yetersiz politikanın yanı sıra kontrol altında tutulamayan insanların, bizlere entegre olmak yerine, bu toprakları kendi ülkelerindeki yaşantıya benzetme gayretleri de hükümet tarafından umursanmamakta. Hal böyle iken ülke içinde tırmanan gerilimin ilerleyen günlerde bir çatışma ortamına dönüşmeyeceğini kimse garanti edemiyor. Devletin konuyla ilgili derhal somut adımlar atması, ülkemizde uzun süredir misafir olarak ikamet eden insanların artık kendi ülkelerine sağlıklı bir şekilde uğurlanması gerektiğine inanıyorum. Her alanda gelenekçilik oynayan devlet yöneticilerimize geleneksel bir sözle hatırlatma yapmak gerekirse ”Ziyaretin kısası makbuldür.” veya ”Evli evine, köylü köyüne” diyebiliriz.

İlginizi çekebilecekler

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar