TÜRKİYE’DE EKONOMİ POLİTİKASI: DENEME YANILMA

Yazar: İbrahim ÖZBAŞI

Türkiye ilginç bir ekonomi politikası deniyor. Aslına bakılırsa bunu Türkiye’den ziyade yalnızca yönetim kadrosu deniyor demek daha doğru olacaktır. Yapılması gerekenin dışında her şey yapılıyor ve her yöntem değişikliğinde bir başarı bekleniyor fakat bu durum artık absürt bir hale geldi. İç kanaması olan bir hastaya bant yapıştırmaktan farksız. Bu örnekteki hasta Türk Lirası’dır. Peki ama ne oluyor da Türk Lirası her geçen gün değer kaybediyor ?

PARA ARZI VE TALEBİ

Ülkelerin para birimlerinin değerleri, o paranın piyasadaki arzıyla bağlantılıdır. Bu arz, paranın değerinin korunması için belli bir sınırla sıcak paranın piyasaya sürülmesi demektir. Bu sınırlı arza karşılık para birimine olan talep artarsa paranın değeri de artar. Bunun en net örneği dolardır. Dolar uluslararası ticarette kullanıldığı için talep çoktur. Bu da doların değerini artırmaktadır. Para birimlerinin değerlerini etkileyen bir diğer faktör de malum paranın bağlı olduğu merkez bankasının para politikasıdır. Para politikasından kasıt merkez bankasının faiz politikası olarak kısaca özetlenebilir. Bir merkez bankasının faizi artırması neyi değiştirir ve bunu neden yapar? Merkez bankaları enflasyonla mücadele kapsamında faizi kullanmaktadır. Faizin arttırılması sonucu piyasada gezen para bankalara çekilir. Paranın piyasada azalması neticesinde para biriminin değeri artar, harcamalar düşer. Sonuç olarak enflasyonla mücadeleye başlamış olur. Yukarıda anlatılanlar genel iktisat bilgileridir. Türkiye’ye geldiğimizde genel iktisat kuralları işlemez olur. Peki ama neden?

FAİZ SEBEP ENFLASYON NETİCE Mİ?

Türkiye’de şöyle ilginç bir anlayış ortaya çıkmıştır: “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” Yukarıda da özetlendiği gibi bu durum absürttür. Bir şeyin silahının o şeye sebep olmasıyla suçlanmasıyla eşdeğerdir. Daha belirgin bir örnek vermek gerekirse; kuduz aşısının kuduz yapması iddiasıyla aynıdır. Enflasyona karşı aşımız faiz artırımıdır. Özellikle salgın sonrası normalleşmeyle artan tüketimler dünya çapında enflasyonu tetiklemiştir. Bu enflasyona karşı tüm dünya ülkeleri faiz artırımlarına gitmiş ve enflasyonla mücadele yolunu seçmiştir. Yalnızca bir ülke bunun aksini uygulamıştır; Türkiye.

Recep Tayyip Erdoğan (haberturk.com)

Enflasyonun üç haneli sayılara yaklaştığı bir dönemde, TCMB faizi düşürme yoluna girmiştir. Temel iddia da düşen faizle birlikte enflasyonun da düşeceği yönündeydi. Gelen her faiz indirimi kararıyla enflasyon daha da yükseldi. TCMB’nin faiz düşürmesi piyasadaki TL arzını artırdı. Artan bu arza rağmen halkın talebi döviz ve değerli emtialara kaymıştır. Arz, talebin çok üstünde kalınca ve dünya çapında da var olan enflasyonla birleşince Türkiye hiperenflasyon tehlikesiyle karşı karşıya kaldı fakat faiz kararını alanlar enflasyonla baş edildiğini iddia etmeye devam etti. Bu arada enflasyon, TÜİK verilerine göre %61 olmuştur. Burada da gördüğünüz üzere oldukça ilginç bir mücadele anlayışı sergileniyor. Halbuki bu tuhaf faiz takıntısı bir kenara bırakılıp gereken yapılır ve faiz artırımına gidilirse bir nebze enflasyonla mücadeleye girişilmiş olacaktır.

Faiz artırım kararına karşı olanların başlıca gerekçesi üretimin düşeceği yönünde şekilleniyor. Faiz artırımıyla bankaların kredi faizlerini de artıracağını iddia ediyorlar. Tüm faiz indirimlerine rağmen bankaların faizlerinde herhangi bir düşüş yaşanmadığı gibi aksine faizde artış yaşanmıştır. Zira piyasa, TL’yi kendi fiyatlamıştır. Piyasanın önemi burada açıkça görülmektedir. Her ne kadar unutulmuş olsa da Türkiye, bir serbest piyasa ekonomisine sahiptir. Yönetim, bu serbest piyasa ekonomisinin bazı kısımlarını uygulayıp bazı kısımlarını uygulamak istemeyince ortaya bugünkü tablolar ortaya çıkmıştır.

HASTA TEDAVİYİ REDDEDİYOR

Sonuca bakacak olursak, ortada bir rahatsızlık varsa ilacı bellidir. O ilaç acı da olsa iyileştirir. Faiz de Türkiye’nin rahatsızlığı olan enflasyonun ilacıdır ama hasta ilacı kabul etmemekte, ilginç bir biçimde ilaçtan başka her şeyi deneyip bundan şifa beklemektedir. Hastalığın görmezden gelinmesi neticesinde ilerlemesiyle Türkiye’deki enflasyon da derinleşmektedir. Bu derinleşme dünya üzerindeki enflasyonlarla karşılaştırıldığında daha iyi anlaşılacaktır. İç savaş yaşayan, gelişmemiş ülkelerin enflasyon oranları ‘gelişmiş ülke’ kategorisine aday bir ülkenin altında kalmıştır. Bu da göstermektedir ki kurallar bellidir. Kurallara isyan ederek nasıl bir ‘ekonomik başarı’ beklenmektedir?

KAYNAKÇA

İlginizi çekebilecekler

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar