CUMHURİYETİN KADIN HAREKETİ: TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ

Yazar: Berfin AĞAÇDİKEN

Cumhuriyetin kuruluş yılları kadın hareketinin dönüşümü ve gelişimi bakımından dikkate değer bir başlangıç olarak incelenmektedir. Kadınların siyasi, sosyal ve toplumsal olarak erkeklerin bir adım gerisinde ve himayesinde var olmak istememesi kadın hareketinin ve mücadelesinin direnci olmuş ve fakat dönemin “siyasi baba” figürlerinin kalıplar ve sınırlardan ayrılmak istemeyişinin sonucu olarak kadın hareketinin silikleştirilmeye çalıştırıldığı görülmektedir.

Sınırları Aşma Yolunda Başrol: Nezihe Muhiddin

Dönemin siyasi atmosferi içerisinde var olma ve sınırların dışına çıkma mücadelesinin başrolü Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkasını kurma çalışmaları ve Türk Kadınlar Birliğini kurması bakımından kadın hareketinin örgütlenmesinde önemli rol oynamıştır.

Nezihe Muhiddin, İstibdat Dönemi’nde dünyaya gelmiş, orta üstü sınıf sayılabilecek bir ailede yetişmiş, eğitimli bir yazardır. Nezihe Muhiddin yaşadığı dönem itibarıyla, İttihatçı fikirlere yakın duruş sergilemiştir. Bu fikirlerden etkilenmesi, özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde Türk kadınlarının üretim öznesi haline gelmesi, emekleri ve örgütlü olmaları sonucunda başarıya ulaşabileceklerinin fark edilmesini “uyanış” olarak nitelendirmesi yönünde yansımalarını bulmuştur.

Kadınlar Halk Fırkasına Vurulan Ket

Nezihe Muhiddin, bu uyanış sürecinin ivme noktasını savaş dönemi olarak yinelemiş ve bunu “savaş döneminde rüştünü ispat etmiş Türk kadını” nitelendirmesiyle pekiştirmiştir. Öyle ki, bu rüştünü ispat; kadın hareketini ve Nezihe Muhiddin’i örgütlü olma yoluna yönlendirmiş ve Cumhuriyet henüz ilan edilmemişken 1923 yılı Haziran ayında Kadınlar Halk Fırkası adı altında bir tüzük hazırlanmış ve İçişleri Bakanlığına gönderilmiştir. Cumhuriyetin ilanının dahi beklenmemesi bu yönde kadın hareketinin örgütlenmeye güvenini ve eşit haklara yönelik taleplerinin ciddiyetini göstermektedir. Kadınların siyasi, sosyal ve medeni haklarına yönelik düzenlemeler barındıran ve dönemin kadın/toplumsal cinsiyet pratiğini ters düz edecek nitelikteki işbu tüzük İçişleri Bakanlığı tarafından reddedilmiştir. Bu ret, çatı altında toplanmak isteyen kadın hareketini siyasi bir oluşum olmadıklarının ve tehlike arz etmediklerinin altını çizerek Türk Kadınlar Birliğini kurmaya itmiştir.

Bekletilen Siyaset: Türk Kadınlar Birliği

Kadınların siyasete katılma isteği dönemin atmosferinde karşılık bulmayınca, kadınların toplumsal konumunu geliştirmek amacıyla yeniden bir tüzük hazırlanmış ve Türk Kadınlar Birliği adı altında 1924 yılında İçişleri Bakanlığına gönderilmiştir. Siyasi hak taleplerinden arındırılmış bu tüzük öncekinin aksine kısa sürede onaylanmış ve Türk Kadınlar Birliği kurulmuştur. 1927 yılına kadar Birlik herhangi bir siyasi hak talebinde bulunmamış ve kadınları toplumsal ve ev dışı hayata hazırlamak, üretime katılmalarını sağlamak yönündeki çalışmalarına devam etmiştir. Bu faaliyetler, Anadolu’ya da ulaştırılmak amacıyla şubeler aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Aynı süreçte kadınların farkındalığını ve bilincini arttırmak amacıyla Türk Kadın Yolu isimli bir dergi yayımlanmıştır.

Başlangıçta siyasi bir oluşum olunmadığı belirtilerek onay alınan tüzük hakkında 1927 yılına gelindiğinde, Türk Kadınlar Birliğinin ilk konferansında Nezihe Muhiddin’in teklifi sonucu “siyasetle ilişiği bulunmama” maddesinde değişikliğe gidilmiş ve siyasi taleplerde bulunmanın önünde bir engel kalmamıştır. Ancak, kadınların ve Birliğin bu isteği dönemin ileri gelenleri, mebuslar ve özellikle İstanbul Valiliği tarafından net bir şekilde aşırılık olarak nitelendirilmiştir. Kaldı ki, kadınların siyasetle ilgilenebileceği ciddiye dahi alınmamış ve hatta bu işi becerebilme ihtimallerinin bulunmadığı dönemin gazete ve dergilerinde dahi ifade edilmiştir. Görüleceği üzere, Nezihe Muhiddin’in döneminin ötesindeki görüşleri tehlikeli olarak nitelendirilmiş, Türk Kadınlar Birliğine ait bina mühürlenmiş ve Nezihe Muhiddin Birlikten tasfiye edilmiştir.

Sınırları Çizilmiş Ilımlı Siyaset

Nezihe Muhiddin Birlikten uzaklaştırıldıktan sonra, Birlik “aşırılıklardan arınmış” siyasete yönelmiştir. Dönemin atmosferinde görülen, kontrol edilebilir/sınırları çizilmeye müsait bir kadın hareketidir. Cumhuriyet’in kuruluş döneminde kadınların hak kazanımlarına yönelik önemli adımlar atılmış olsa da bu kazanımların öznesi olan kadının dışarıda tutulması da eleştirilmesi gereken bir husustur. Öngörülen Türk kadını portresinin dışına çıkılması ihtimali dahi tehlikeli görülmüştür. Siyasete katılımdan çok, Cumhuriyete ve Atatürk’e kalben bağlı ve sınırlarını bu bağlılıkla çizmiş bir kadın katılımı tercih edilmiştir.

Günümüze dek, iktidarlar/figürler değişse de siyasette karizmatik figüre bağlılığını yitirmeyen ve sınırlarını/yerini bilen kadın katılımı öngörülmüştür. Başkanların değişiyor olması, siyasetin hala erkeklerin yapabileceği ve kadınların çok da görülmek istenmediği bir alan olmasını değiştirmemektedir.

Sonuç olarak, Cumhuriyet’in neredeyse yüzüncü yılına geldiğimiz günlerde dahi Meclis’e baktığımızda 101 kadın, 485 erkek milletvekili görev yapmaktadır. Demek ki, yalnızca Nezihe Muhiddin 1927 yılında “aşırı” görülmemiş, Türkiye’de hala kadınların siyasete katılımı “aşırı” görülmektedir.

İlginizi çekebilecekler

Bir yorum bırak

* Bu formu kullaranak, internet sitemize sağlamış olduğunuz datanın (örn. mail adresi) tarafımızca saklanmasını kabul etmiş oluyorsunuz.

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz için "ÇEREZ" kullanıyoruz. Toplanan verilerle ilgili düzenlemelere internet sitemizde yer alan Gizlilik Politikasından ulaşabilirsiniz. Kabul et. Detaylar